Herkese merhaba!
Bu bölüme ekleyip çıkarmak istediğim bazı şeyler vardı ama süreci daha fazla uzatmak istemedim, bazen de dağınık kalmalı, değil mi? :)
Olaylara rağmen yazarken çok eğlendiğim bir bölüm oldu çünkü...hayal gücümü biraz günümüze uyarlamak hoşuma gitti. Umarım Yüzyüzeyken Konuşuruz'u seviyorsunuzdur, birkaç ekleme ile hayran kurguya adım atmış olabilirim!
Pek çoğunuzun beklediği esas olay akışı bu bölümde pek tatmin edici boyutlarda değil, gelecek bölümde görüşelim :) 😎
Keyifli okumalar, umarım beğenirsiniz 🌸
Halletmesi gereken meseleler varmış. Peh. Benimse tamamıyla kendi başıma vakit geçirmeye ihtiyacım vardı.
Elimdeki festival biletine baktım. İlk defa kendi rızamla ve kendi başıma bir konser için bilet almıştım. Okulumuzdaki konservatuar bölümünün öğrencileri, son zamanlarda fazlasıyla ses getiren bir albüm çıkarmışlardı. Şimdiyse kendi okullarında yaz festivali için konser vereceklerdi.
Kalabalığın arasında sıçrayıp şarkı söyleyen, kendini ritme kaptırabilen birisi değildim, sıkılıyor ve geriliyordum. Ama şimdi neden olmasın? Kimseye haber vermemiştim çünkü...ben kırık kalbimi kimseyle bölüşmek istemezdim. Emir'le bölüşmüştüm. Şimdi yoktu, bu da mevcut duruma uyum sağlayıp kendi kendime takılıp, kendimi tamir etmemi gerektiriyordu.
Emir yoktu. Kendisi bilirdi.
Düşünme. Düşünme. Düşünme.
Okuldaki işlerimi halledip biletimi aldıktan sonra, kimseyle karşılaşmamak için okuldan hızlıca ayrılıp babamın yanına gitmiştim. Benim için endişeleniyordu, aramız pek iyi değildi ama durumu düzeltmek için elinden geleni yapıyordu. Hem, beni üzeceğinden dolayı endişelenip erkek arkadaşımı onaylamıyor olması, şu an ona kızgın kalmam için iyi bir neden değildi.
Çünkü haklıydı.
Bunu kendisine söylememiştim, kimseye söylememiştim ama artık biliyordum.
Babam, Emir sayesinde veya yüzünden tanıştık olduğumu bildiği Defne hanımdan bile bahsetmişti. Bizimle iş yapmak istiyordu ve babamda bunu mantıklı bulmuştu, onun yaptığı işi biz Ankara'da zaten yapıyorduk ama artan yakıt fiyatları karı düşürebilirdi. İstanbul'daki bir malzemeciyle, Defne hanımla, çalışırlarsa...hem İstanbul hemde Çanakkale'deki projelerin maliyeti dengelenebilirdi.
Onaylayıp onaylamayacağımı merak ediyordu ama o safhaları çoktan geçmiştim, hatta bunun çok iyi bir fikir olduğunu garanti ederek babamı gülümsetmiştim. Bir gün toplantılarına bile katılabilirdim!
Çünkü artık gerçekten yorulmuştum. Aynı insanların etrafında aynı çemberi turluyor olmak çok yorucuydu. İşin komik, belki de trajikomik tarafı ise...bu esnada savaştığımı düşünmemdi.
Bir şeyleri konuşup, davranışlarımızı açıkladığımızda sorunların çözüldüğünü ve birbirimiz için savaştığımızı zannetmiştik fakat mesele bu değilmiş. Çünkü yeri geldiğinde ikimizde aynı hataları yine aynı sebeplerle tekrarlamıştık.
Artık bunları düşünme Beren, anı yaşa.
Derin bir nefes alıp saçlarımı son kez kontrol ettim, uzun zaman sonra saçlarıma dalgalı fön çektirmiştim. Nereyse kıvırcık olan saçlarım olduğundan epey kısa ve yoğun görünüyordu, bana kendimi iyi hissettirmişti. Tırnaklarımı daha önce hiç kullanmadığım parlak lacivert renge boyatmıştım. Fakat daha fazlasını yapmayı gözüm yememişti, kahverengi ince askıları olan düz mini elbisemle kendi kimliğimden ödün vermeden küçük değişiklikler yapmayı başarmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bence Biz
Chick-LitYazar, bilindik kurguları kendi bakış açısıyla tekrardan şekillendirmeyi seviyor. Bu yüzden bu hikaye alışık olduğunuz pek çok klişeyi -düşündüğünüzden daha fazlasını!- barındırıyor! Fakat endişelenmeyin, burda esas amaç...her zaman bir başka seçen...