Yavaş yavaş ikinci perdeye geçiş yapıyoruz, keyifli okumalar ✨
Mor şamdanların süslediği masaların etrafı eflatun sandalyelerle çevriliydi. İki benzer rengin oluşturabileceği görüntü kirliliği, kimi zaman gümüş kimi zamanda altın geçişlerle yumuşatılıp restorana tamamen modern hatta zamansız bir görünüm kazandırmıştı.
Mor, en sevdiğim renkti. Çünkü herkes sevmiyordu, her şeyin mor rengi yoktu ve onu seviyor olmak bana kendimi özel hissettiriyordu.
Taki bu restoran açılana kadar.
Koluna girdiğim manyak adam, pek çok şey gibi mora olan düşkünlüğüme de kendi yorumunu katmış, kendini sevdiğim renge bile dahil etmişti.
Artık her yerdeydi.
Bu durumda, karşıdan aceleyle bize, pardon koluna yapışmama rağmen Emir'e doğru gülümseyerek adımlayan kadına sinir olma hakkına sahiptim.
Hem, burası böyle tıklım tıklım doluyken kadının Emir'i hemen fark etmesi bence incelenmesi gereken bir meseleydi.
Keskin nişancı olabilir miydi mesela?
Daha gerçekçi yanım, kadının Emir'le ilgileniyor olabileceğini düşünüyordu.
Keşke keskin nişancı olsaydı!
'Emir bey! Sizi burada, iş üstünde görmek ne güzel. Yarattığınız harikaları teftişe geldiniz herhalde?'
Ah, ne saçma bir kadındı bu! Geçen seferki gibi yine beni yok saymaya çalışıyordu.
Alo! Adam bu defa benim kollarımda?
Emir mesafeli bir biçimde boşta kalan elini kadına doğru uzatırken 'Merhabalar Defne hanım, gördüğünüz gibi bizde sadece güzel bir akşam geçirmek için buradayız.' Dedi ve kolunu belime doladı.
Güzel hareket Emir bey, bunun için ödüllendirileceksiniz.
Kadın, yani Defne hanım, zoraki bir gülümsemeyle varlığımı kabul etti ve tokalaşmak için elini bana doğru uzattı.
'İyi akşamlar, Beren'di değil mi?'
Pekala, bu insanlar büyük paralarla, büyük işlerle uğraşıyorlardı. Bense hala sınavlarından şikayetçi olan küçük toy bir gençtim.
Yani, her davranışım -kadına vermek istediğim her tepki- aptal oluşuma yorulabilirdi ki bu bana da mantıklı geliyordu.
Bu yüzden gülümseyerek aynı şekilde karşılık verdim.
Defne hanım, artık sinirlerimi bozmaya başlayan Ela gözleriyle bir süre daha beni süzdükten sonra Emir'e döndü.
'Emir bey, bir ara Kerem beylerle yediğimiz masamıza uğramak istersiniz diye düşündüm. Önümüzdeki ihaleye katılan limited şirketlerle alakalı küçük bir toplantı yapıyorduk.'
Lanet olsun!
Şu aptal ihale ve şu aptal planlar!
Emir ilk buluştuğumuz günde bile bana bu ihaleden bahsetmişti. Onun için çok önemliydi ve ben abarttığını düşünüyordum.
Çünkü artık amacının kazanmak değil, karşı tarafı yenmek olduğunu hissedebiliyordum.
Kendini ispatlamak istiyordu.
Kendine.
Öteki türlü, lanet olası konut projesini kimin yönettiği o kadar da önemli olamazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bence Biz
ChickLitYazar, bilindik kurguları kendi bakış açısıyla tekrardan şekillendirmeyi seviyor. Bu yüzden bu hikaye alışık olduğunuz pek çok klişeyi -düşündüğünüzden daha fazlasını!- barındırıyor! Fakat endişelenmeyin, burda esas amaç...her zaman bir başka seçen...