Onur
Öğle arası geldiğinde odamdan çıkıp karşıya baktım. Bizimkiler odada değillerdi. Muhtemelen aşağı yemekhaneye inmişlerdi. Normalde yemekhane yemeklerini sevmezdim ama ayaklarım benden bağımsız beni oraya yönlendirdi. Zaten bu aralar yaptığım şeyleri sanki ben yapmıyordum. Bir kuvvet benim ona istiyordu gibi. Ana şikayetçi de değildim buna.
Girdiğimde önce etrafa baktım bizimkilerin bir masada olduğunu fark ettim. Daha sonrada yemek almak için sıraya girdim.
Yemekte mantı vardı. Ve ben mantı yemezdim ki. Çorba desen tarhanaydı, sanırım burada beni doyuracak tek şey mevsim salatasıydı. Yemekleri alıp bizimkilerin yanına ilerlerken Melisin karşısında oturan Yazgı'nın yanı boştu. Oraya oturdum bende. Yiğitin beni fark etmesi ile otururken masadaki herkes bana bakmıştı."Onur sen gelir miydin buralara ya"
"aa savcım gelmiş, inanılmaz"
"hani buralar sana göre değildi ne oldu paşam"
Sırayla Yiğit, Berk ve Melis cümleleri bombardıman gibi kurarken ben şaşkınlıkla onlara bakıyordum.
"ne var be, insan değil miyim ben. Belki fikirlerim değişti"
"ilginç, sevdim ben bunu"
Melis imalı imalı bakarken yanında oturduğum Yazgı da bana bakıyordu. Bakışlarına karşılık verdiğim de gülerek karşılık verdim. O hemen bakışlarını kaçırıp yemeğine odaklandı.
"mantı da almış. Allahım kıyamet yakındır"
Berk'in hala alaycı bir şekilde konuşmasına artık sinirlenmeye başladım.
"Berkcim, afiyet olsun"
Berk imalı ve sert cümlem ile anlayıp önüne döndü. Allahım ya delirtecekler beni. Neyi abarttılar bu kadar. Sakin kalkıp önümdeki salataya gömüldüm.
Yandan baktığımda Yazgı hızlı hızlı mantısını gömüyordu. Gerçekten bu kadar çok mu seviyordu mantıyı. Tıpkı küçük bir çocuk gibi görünüyordu.
Mantıyı denemek için ağızıma bir tane attım. Fena değildi ama yine de benim ağız yapıma uygun değildi. Kaşığı bırakıp salataya döndüğümde Yazgı'nın mantısını bitirdiği için etrafıma baktığını fark ettim. Diğerlerinin tabaklarını kontol ediyordu ve bitirdiklerini görünce dudak büzüp durdu. Evet evet baya baya dudaklarını büzüp üzülmüştü. Yavaşca tabağımı ona doğru ittim ve kolunu hafifçe dürtükledim. Bana baktığında kaş hareketi ile mantımı gösterdim. Önce anlamadı. Tekrarlayınca kocaman gülümsedi ve hemen tabağımdaki mantıları mutlulukla yedi.
Onun çocuksu hallerini izlerken bir çift gözde beni izliyordu. Yiğit, yüzündeki tebessümle beni izliyordu. Bakışlarımız kesişince utanarak yemeğime döndüm.
"ohhh çok güzeldi. Yine harika doydum elhamdülillah"
"iki tabak mantıyı nerene görmüyorsun Yazgı kuş, bana da sırrını verir misin. Çünkü bana H2O bile yarıyorda"
Masadakiler Melisin sözü ile gülerken bende buna eşlik ettim.
"ha Yazgı bu arada benim incelediği bir dava var ya. Onun için bazı delilleri bulabilmek adına Yunanistan adalarına gideceğim. Sende gelsene hem bana yardım ederain hemde iki gün gezmiş oluruz ne dersin"
Duyduklarım ile pür dikkat dinlemeye başladım. Ne demek Yunanistan'a ya. Sanki buradan semt değiştirir gibi bahsediyordu Melis.
"ben mi. Çok isterdim ama Ezgiyi yalnız bırakmaya içim el vermez"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dilhun
Teen FictionSavcı olan Onur Suvaran üniversitede tanıştığı ve ilk aşkı olan biricik sevgilisi Asya Demirel'i amansız bir hastalıktan kaybedince tüm dünyaya küsüp sadece işine odaklanan acımasız ve sert bir savcı olmuştur. Hayat ona öyle bir oyun oynar ki. İlk a...