Ezgi
Bir aşağı bir yukarı dolanıp duruyordum. Onur savcı arayıp ablanı bulduk dediğinden beri yerimde duramıyordum. Ablamı oradaki hastahaneye götürmek yerine direk helikopter ambulansla Türkiyeye getiriyorlardı. İnecekleri hastahaneye geleli yarım saat olmuştu ve hala gelen olmamıştı. Sabırsızlıkla bekliyordum. Damlasu abla beni getirmişti ama sabretmekten kalbim ağrıyordu artık.
Ablama bir şey olacak hissi kalbime ağır geliyordu. Abimden sonra onu da kaybetmeye dayanamazdım.
"Ezgicim lütfen sakin ol tatlım. Bak geliyorlarmış, kurtarmışlar ablanı"
"olamıyorum Damlasu abla. Kalbim acıyor. Nefes alamıyorum sanki"
Yanımızdan koşarak geçen üç dört doktor ve hemşireler ile neler olduğunu anlamaya çalıştım.
"Yunanistandan gelen ambulans geldi hocam"
Duyduklarım ile damlasu ablayla gözgöze geldik ve hızla bizde onların peşinden koştuk. Kapıya vardığımızda Melis abla önden sedye ile hızla içeri alındı, diğer ambulansın kapısı açıldığında içinden sedyede yatan kıvırbaş ablam ve hemen arkasından Savcı Onur indi ve koşarak takip etmeye başladı.
Onları müdahale odasına aldıklarında ardında kalan bizler ise öylece kaldık.
"bak gördün mü iyiler, şimdi birazdan müdahalesi de yapılınca daha iyi olacak ablan"
"ya olmazsa. Ya sorun olursa. Yakında kalmışlar"
Damlasu abla bana sarılıp sıkı sıkı sardı kollarının arasına.
"olmaz, senin ablan bu dünyada gördüğüm en güçlü kadın"
Arkamdan duyduğum sesle ona doğru döndüm.
"öyle değil mi. Bırakmaz bizi"
Onur savcı yamuk bir gülüş yerleştirdi dudaklarına.
"bence sırf bana dünyayı dar etmek için bile savaşacak"
Onun bu dediğine bende gülmüştüm. Bana doğru bir adım atıp boyuma eğildi. Ablam da böyle yapardı. Boyum kısa diye bu muameleyi görmek zorunda mıydım.
"sana veridğim sözümü tuttum, ablanı getirdim sana. İyi de olacak söz veriyorum"
O sırada koridordan hızlı adımlarla gelen Yiğit abiyi gördük. O anda arkamda kalan Damlsu abla hızla koşarak Yiğit abinin boynuna sarıldı. Bu gördüklerim ile yavaşva başımı karşımdaki adama çevirdim. Ve gördüklerim daha çok tebessüm etmeme sebep oldu. Onur savcı kardeşini kıskanıyordu. Tıpkı abim gibi. O da hayatta olsaydı muhtemelen ablamı Onur getirdi diye delirirdi.
"şey ben seni çok merak ettim. Yangın falan dediniz ya. İyisin değil mi Yiğit"
"iyiyim sağolsın"
"yalnız yangına dalan bendim sevgili kız kardeşim. Yiğit bey dışarıdan izledi"
"yuh abi ne dışarısı. Peşinden geldim ya bende"
"sus lan. Herkes kendi ekmeğinde olmuş bu aralar maşallah. Sonra konuşacağız seninle"
Yiğit abi eliyle ensesini kaşıyıp yanımızdam geçerek köşede oturdu.
Aynı şekilde Damlasu abla bir tarafa geçip oturdu. Anlaşılan bu ikili arasında bir şeyler vardı ama belli etmemeye çalışıyorlardı.Bir kaç dakikalık beklemeden sonra kapı açıldı ve içerden doktor çıktı.
"hocam, hastaların durumu nasıl"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dilhun
Teen FictionSavcı olan Onur Suvaran üniversitede tanıştığı ve ilk aşkı olan biricik sevgilisi Asya Demirel'i amansız bir hastalıktan kaybedince tüm dünyaya küsüp sadece işine odaklanan acımasız ve sert bir savcı olmuştur. Hayat ona öyle bir oyun oynar ki. İlk a...