37

615 60 18
                                    

Araba duralı yaklaşık on dakika olmuştu. Dağların yukarılarında yüksekte bir köye gelmiştik. Bir ev vardı. Müstakil hafif büyük ama eski bir ev.
Dışarda ağaçlarla uğraşan yaşlı bir adam vardı.

"inmeyecek misin"

Onurun sorusu ile daldığım düşüncelerden sıyrıldım. İnmek istiyordum ama korkuyordum da.

O sırada evden çıkan bir kadın dikkatimi çekti. Kızıl saçları ve bembeyaz teni ile tıpkı Ezgiye benziyordu. Birden aeka kapı açıldı ve Ezgi arabadan indi. Onun inmesi ile bende panikleyip indim ama Ezgi sanki hipnoz olmuş gibi eve doğru adımlıyordu.

"ezgi ablacım durur musun"

Ezgi beni duymuyordu. Büyülenmiş gibi bakıyordu kadına. Nedenini biliyordum ne de olsa.
Yıllarca ne abime ne de bana benzemediği için üzülürdü. Şimdi tıpkı onun kızıl saçları gibi saçlı olan kadına bu kadar hayran olması normaldi.

"abla, baksana tıpkı benim gibi saçları. Demek ki ben genimi ondan almışım"

"ezgi"

O sırada bizim konuşmamızı duyan, arkadan izleidğimiz adam bizi duydu ve gördü.

"buyrun siz çimsunuz"

Duyduğumuz sesle adama baktığımızda kenarda bize bakan Onur da olay müdahale için yanımıza geldi.

"merhabalar ben Cumhuriyet savcısı Onur Suvaran."

"savci mi, ula Tahir yine ne ettun da savcı kapımıza geldi"

Yaşlı adam birden gür bir sesle Tahir diye bağırdığında evden koşarak çıkan adam ile ona dikkatimiz kesildi.

"baba vallahi ben bi şey etmedim"

"yok efendim siz yalnış anladınız. Ben savcıyım ama olay falan için gelmedim"

"ne için geldunuz o zaman"

Onur bana baktığında benim konuşacak halim olmadığı için benden onay alıp konuşmaya o devam etti.

"siz Resul beysiniz değil mi. Resul Erdoğan. Rahmetli Ali Erdoğan ve Zeynep Erdoğanın babası"

Mavi gözlü adam birden ciddileşti ama ciddileşmesinin yanı sıra omuzları düşmüştü.

"evet neden sordunuz"

Onur boğazını temizleyip kendine çeki düzen verdi ve devam etti.

"Yazgı ve Ezgi. Rahmetli oğlunuzun çocukları."

"uyyyy"

Kızıl saçlı tontiş teyze elleirni dizlerine vurarak gözlerini doldurdu.

"Resuuulll hani ölmişlerdi, hani oğlumla beraber hepsi o kazada ölmiştiii Resulll"

Kadın yanımıza geldi ve özellikle Ezginin karşısında durup yüzünü sevmeye başladı.

"bizi öldü sandınız öyle mi. Araştırmadınız yani. Sormadınız. Sorgulamadan kabullendiniz öyle mi"

Gözlerimin dolu oluşunu takmadan hemen konuştum. Resul bey bana doğru yaklaşırken daha fazla durmak istemedim orada.

"yürü Ezgi gidiyoruz"

Ezginin elinden tuttum ve arabaya doğru ilerlerken beni Resul beyin sesi durdurdu.

"Yazgı etma kızım. Biz yıllarca sizin öldüğünüzü kabul edemedik ki"

İsmimi söylemesi ile olduğun yerde kalakaldım. Yavaşca arkamı döndüm.

"etmediniz madem neden araştırmadınız. Yıllarca bi başımıza hayatta kalmaya çalıştık biz"

"araştırdım kızım yemin ederim. Ama bize dedular ki. O arabadan kimsa çıkmadıu. Hepisi öldü dediler. Her gün babannenizle ben resimlerinize bakıp hayatta olsaydınız nasıl olurdunuz diye. Seb kucağıma geldiğinde öyle cüzel bir bebektin ki. Adını ben koydum. Yazgısı da yüzü gibi güzel olsun dedim. Hasretinizden her gün yaşlandım ben."

Duyduklarım ile daha fazla dayanamayıp yaşlarımı akıttım.

"şindi göririm ki sen aynı babanın kızısın. Dik başlı, inatçı ve hırçın"

"Resul, bu küçük de Ezgi, bana benziyor baksana"

"doğru hanım, doğduğunda zaten portakal gibiydi. Zeynep gebeyken çok portakal yediydi"

Ezgi kıkır kıkır gülerken bende gülmeden edemedim. Resul bey bakışları ile etrafa baktığında durdudu bakışlarını benim üzeirmde.

"Kadir, abiniz nerede"

O an işte kendime engel olamadım. Hıçkırarak ağlamaya başladım.

"abim, abim öl.. Öldürüldü. Abim öldürüldü dede. Abimi aldılar bizden"

Ağızımdan çıkan kelime ile Onur da Ezgi de bana baktılar. Önce şaşkınlıkla sonra tebessümle.

"abimi bizden aldılar dede"

Resul bey dibime kadar gelip beni kendine çekti ve sıkı sıkı sarılırken ben daha fazla dayanamadım be kollarımı doladım ona karşılık verdim.

"özür dilerim kızım. Özür dilerim. Sizi bulamadığım için"

Arkamdan hissettiğim kolların sahibi Ezgiydi. Onu da aramıza alıp sarılmaya devam ettik.
Sanki yıllardır bu sarılmaya ihtiyacım varmış gibi.
Sanki yıllardı burayı, bu huzuru arıyormuşum gibi.

Birbirimizden ayrıldığımızda dedem gülerek bize bakıyordu.

"haydi içeri girelim"

Hep beraber içeri girerken dedem Onuru durdurdu.

"sen çimsun"

"efendim dedim ya Savcı ben"

"onu anladul ula. Kızlarımın üzerindeki sıfatını soruyorum"

Onur bakışları ile bana bakarken tebessüm etti.

"ha ben Yazgının sevgilisiyim"

"höst ula. O nedur. Bak uşak bizim buralarda öyle şeyler terstir o yüzden seni şuan evime alamam. Kusura kalma."

"nasıl yaa"

Onur bana acı bakışları ile bakarken ben gülmemek için dudaklarım birbirine bastırdım.

"e ben nerede kalacağım"

"merkeze in orada otelde kalırsın. Ula ben ne bilem ne yaparsan yap. Haydi haydi"

Tahir dedikleri adam Onuru arabasına kadar götürüp bindirdi sonra da gitmesini bekledi. Onurun giderkenki haline kıkırdamadan edemedim. Muhtemelen şoklar içerisindeydi.
Ee Onur efendi burası senin sözünün geçtiği adalet sarayına benzemez tabi.

Birlikte içeri girmiştik. Anlatılacak konuşulacak çok şey vardo.

Hey heyyy.
Yazarken dehşetle ağladım inanın o kavuşma sahnesi içimi parçaladı.

Hahahah Onurun kovulması heheheh karadeniz uşağım bursı djdjdjjd

Keyifli okumalar camcağızlarım

DilhunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin