Another Time -44-

477 58 25
                                    

Biz geldik.

Yorum ve vote atmayı unutmayın. İyi okumalar!













"Bugün son teslimat olacak." dedi Dylan gülümserken. Ben de gülümseyerek ona bakmaya devam ettim, ardından Timmy'nin emziğini ittim ağzına doğru yavaşça. Clara benim ismime benzediği için Timmy koymuştu. Ricky de böyle istemişti.

"Görüşürüz." dediğimde bana eğilip dudaklarıma hızlı bir öpücük kondurdu. Ardından arkasını dönüp diğerleri ile birlikte çıktı evden.

Esneme sesi gelince arkamdan oraya döndüm. "Uyanmışsın." Clara mutfağa gitti ve bir bardak su doldururken kucağımdaki Timmy'e baktı gülümseyerek.

"Birileri daha erkenci." diyip gözleri açıp şaşkınca etrafına bakan bebeği aldı kucağımdan. Koltuğa oturmalarını izledim. "Hiç ağlamıyor da."

"Yarım saattir uyanık, babası ilgilendi biraz da." İçeri geçip ocağı yakmaya çalıştım ama çalışmadı. Clara ile ikimize öğle yemeği yapacaktım, en basitinden de makarna. "Ben tüp alıp geliyorum sokağın köşesindeki marketten." Başını salladı. Yüzü düştü hafif.

"Tüm işleri de sana yaptırıyorum artık." dediğinde gülümsedim. Dylan'ın bir şeye ihtiyacım olursa diye bana bıraktığı cüzdanı aldım, içinde para vardı.

"Önemli değil." Evde genel olarak iş paylaşımı vardı ama son bir aydır ikimiz dışında kimse evde olmadığı için ben yapıyordum her şeyi. Clara yorulmasın istiyordum. "On beş dakikaya gelirim."

"Tamam." dediğinde anahtarı aldım ve evden çıktım. Gözlerim istemsizce rıhtıma kaydığında Dylanların hâlâ ayrılmadığını gördüm. Arkamı döndüğümde o taraftan gelen ıslıkla tekrar oraya döndü başım. Dylan beni fark etmişti, ne yapıyorsun anlamında başını salladığında elimdeki cüzdanı kaldırdım. Anlamış olmalı ki başını salladı, göz kırptı ardından.

Ellerimi pantalonumun cebine koydum ve yürümeye başladım markete doğru. Paranın bir kısmını bozdurmuş olmalılar ki artık tamamen bedenime uyan kıyafetlerim vardı. Geniş bir tişört ve siyah kot pantalon istediğimde kaşları çatılmıştı ve bunun benim yılımın modasından olup olmadığını sormuştu. Gülümseyerek onaylamıştım onu.

Dylan ev dışında ise üstüne beyaz ve krem tonlarında bir gömlek, altına da kahverengimsi bir pantalon giyerdi. Zaten genelde herkes tam olarak yetmişlerdeymişiz gibi giyiniyordu. Zaten tam olarak da yetmişlerdeydik.

Marketten tüp alıp çıktığımda burdan rıhtım tam olarak gözüküyordu ve Dylanların yatı da hâlâ ordaydı. İçine baktığımda, boş olduğunu gördüm. Ardından onun yanındaki başka bir yat. Kaşlarım çatıldı.

Adımlarımı hızlandırıp köşeyi döndüm. Tam evin görüş alanına girecektim ki ağaçların arasından bir çift kol bedenime dolanırken birisi elini ağzıma bastırdı ve geri çekildim. Nefes alış verişlerim hızlanırken beni kendiyle birlikte yere oturdu ve çırpınmalarımı engellemek için vücuduma sardı kollarını. Başını kulağıma yaklaştırdı.

"Dur." dediğinde tanıdık Rus aksanı ile yavaşladı hareketlerim. Nefes nefese arkamda kalmış kişi Dimitrov'du. Omzum göğsüne yaslıydı ve bulaşan ıslaklığı hissedebiliyordum. Burnuma keskin kan kokusu geldiğinde çırpınmayı bıraktım ve eve baktım çalıların arasından.

Bizimkileri zorla evden çıkartmasını izledim birkaç adamın. Dylan'ı yerde diz çöktürdüklerinde korkuyla gözlerimi kırpıştırdım. Herkesi bahçenin denize bakan yerinde sırayla diz çöktürdüklerinde kulağıma Timmy'nin ağlama sesi gelmeye başladı. Ardından onu gördüm.

Clay sırıtarak evden çıktı.

"Kolay bir soru soracağım." dedi bizimkiler arasında dolaşırken. "Thomas nerede?" Dylan'ın başını kaldırmasını izledim.

"Gitti." dediğinde bir şey diyecektim ki Dimitrov daha sıkı bastırdı elini ağzıma.

"Yalan söyleme Dylan. Evde onun kıyafetleri var." Kolyemi Dylan'ın yüzüne fırlattığında sertçe kaşına çarpıp yere düştü. Ardından kaşının üstü kanamaya başladı ama ifadesiz tuttu yüzünü. Dimitrov elini ağzımdan çektiğinde nefessiz onları izlemeye başladım.

"Ya bana Thomas'ın yerini söylersiniz," Ona getirdikleri ağlayan Timmy'i aldı kucağına. "Ya da daha yeni doğmuş bu bebeği Tanrı ile tanışmaya gönderirim." Kalkmaya çalıştığımda Dimitrov tekrar bedenime kollarını sardı ve ağzımı kapattı yine. Yine de çalılardan gelen ses dikkatlerini çekmişti.

Clay'in ve birkaç adamın yüzü çalılara döndü yavaşça. Buraya doğru gelmeye başladıklarında Dimitrov'un küfrettiğini duydum sessizce. Birkaç adım kala Clara öne atıldı.

"Stevens geldi, dün akşam götürdü onu. Çok hastaydı, yataktan bile kalkamıyordu." dediğinde Clay ona döndü hızla. Yüzünü endişeli bir hâl bürünmüştü.

"Nasıl hastaydı?" diye sorduğunda Dylan girdi tekrar araya.

"Burnu kanıyordu sürekli. Galiba gelecekten gelmesiyle ilgili bir şeyler. Bir sorun çıktı. Çok kötüydü." Clay onlara baktı bir süre. Ardından bebeği yere bıraktı yavaşça.

"Biri bana California sahil güvenliğini bağlasın. On dokuz yaşında beyaz sarışın çocuk, fotoğrafını gönderin." Birkaç kişi hareketlendiğine bizimkilere döndü. "Bunları da tekneye yükleyin. Altınları sonra halledeceğiz." Onları ayağa kaldırmalarını izledim.

"Dimitrov'u da bulup bana getirin amına koyiyim! Tüm adamları öldü ve yaralı, bu kadar zor olmamalı!" Adamına döndü. "Diğer adaya bakın. Hâlâ orda olmalı. Bebek de kalsın burda yatağına koyun. Birkaç kişiye haber vereceğim. Pablo Escobar'ın bölüğünden olan bir aileye satıyoruz. İyi fiyat veriyorlar." Clara'nın yüzünün şokla çarpılmasını izledim. Ricky küfrederek ona atılacaktı ki hepsinin yaka paça ağızlarını bağladılar ve götürmeye başladılar.

Yata yüklenip gittiklerinde Dimitrov beni bıraktı. Sinirle onu itip ayağa kalktım ve eve koşmaya başladım. Timmy'i alıp eşyalarını yerleştirmeye başladığımda kapıdan Dimitrov girdi.

"Bitti Thomas." Ona döndüm öfkeyle. Omzundan vurulmuştu. "Kaybettik. Bırak artık. Hepsi ölecek."

"Bitmedi!" diye bağırdım öfke ile. Dişlerimi sıkarak Timmy'i kenara koydum ve ayağa kalktım. "Korkaklık yapmayı kes!"

"O puşt adamlarımın yarısını öldürdü. Artık ona karşı gelecek gücümüz yok!" Öfkeyle bağırdım ve Timmy'i alarak evden çıktım. Bana yetişti ve kolumdan tutup sürüklemeye başladı beni.

"Bıraksana amına koyiyim!" Beni yata bindirip oturttu koltuklara zorla. Çalıştırdı ve su üstünde onların gittiği istikametin tam tersi yönünde ilerlemeye başladı. "Dimitrov!" diye bağırdım bebeği bırakırken. Ayağa kalktım.

"Zamolchi!" diye bağırdı öfke ile. Ardından öfkeli bakışlarını okyanusa çevirdi. "Düşünüyorum, o yüzden kapa çeneni."

Yerime oturdum yavaşa. Ardından koltukta dizlerimi kendime çekerek başımı yasladım. Okyanus esintisi yüzüme vururken kapattım gözlerimi. Yüzüm buruştu.

Şimdi ne yapacaktık?
















Kafamda başı boş planlar var.

Yorum ve vote atmayı unutmayın. Sonra görüşürüz!

another time [bxb] •dylmas [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin