Another Time -3-

1K 98 108
                                    

Ben geldim.

Yorum ve vote atmayı unutmayın. İyi okumalar.















Ben bahçede kesik ağacın üstünde otururken Dylan elindeki bakta ile odun kesiyordu. Terlemiş olmalı ki soğuk havaya rağmen üzerinde bir gömlek vardı sadece. İki montundan birisini bana vermişti ve ben de bana oldukça büyük olan montun sıcaklığı ile ısınıyordum.

Baltası bir kez daha indiğinde odun iki parçaya ayrıldı istediği gibi. Bakışları bana dönerken onu izlediğimi anladığında dudakları kıvrıldı. "Yapmak ister misin?"

Dudaklarımı büzdüm. "Pek sanmıyorum." dediğimde başını salladı ve güldü. Ardından yanını işaret etti.

"Gel, şu odunları içeri götür." Başımı sallayıp oturduğum yerden kalktım ve ona ilerlemeye başladım. Yanında durup eğildim odunlara.

Kucağıma aldığımda tahmin ettiğimden de daha ağır olmasıyla kaşlarım havalandı. Doğrulduğumda kucağımdakilerin ağırlığıyla yalpaladım. Dylan düşmeme izin vermeyip belimden kavradığında kalp atışlarım hızlanmaya başladı.

Ona döndüm yavaşça. "Dikkatli olsana biraz, kafanı gözünü kıracaksın." dedi.

"İki bin yirmi birde yaşarken kafamı gözümü kırmıyordum işte." Dudakları kıvrıldı hafif.

"İçeri geç hadi, geliyorum." Dudaklarına sigara götürdüğünde başımı salladım ve eve yürümeye başladım.

İçeri geçip hafif sönen şöminenin biraz uzağındaki odunluğa bıraktım. İçerisi oldukça sıcaktı, montu çıkartıp portmantoya astım. Aynadaki bedenime kaydı gözlerim.

İçimde Dylan'ın tişörtü ve altımda da pantalonu vardı. Üstüne de gömleğini giymiştim. Ona benziyordum. Sarı saçlarımı hesaba katmazsak.

Şöminenin alevi azaldıkça odanın uçlardan soğumaya başlamasıyla şöminenin karşısına oturdum. Birkaç dakika sonra da kapı açıldı.

Dudaklarım titreyerek birbirine çarpmaya başlamıştı tekrar. Şömineye birkaç odun atıp bana döndüğünde kaşları çatıldı.

Yanıma oturup elini alnıma bastırdı tekrar. Ardından yanaklarıma. "Anlamıyorum ki bu sikik hastalık neden geçmiyor." Ben de anlamıyordum.

"Belki de lanetlenmişimdir." dediğimde kaşları çatılı bana baktı. Öksürdüm. "Geçmeyen hastalık, kaybolmuş gelecek, yarım hafıza... garip değil mi?"

"Hayır." diye fısıldadı. Ardından gülümsedi. "Lanetli olamayacak kadar güzelsin." Sertçe yutkundum.

Kalbimin güm güm atmasına engel olamıyordum.

İlk kez bir erkek için kalbim böyle hızlı atıyordu.

"Doktora gidelim, hadi." dediğinde afallamış görüntümden kurtulup başımı salladım hızla. Kendi montunu giyerken benimkini de bana uzattı. Giydim ve sıkıca önümü örttüm.

Elindeki atkı ile karşıma geçtiğinde, gözlerine baktım. Atkıyı boynuma sıkıca doladı ve elindeki bereyi başıma geçirip saçlarımı düzeltti. "Gidelim." Dışarı çıktık.

Birden vuran soğukla derin bir nefes çektim içime. "Gel hadi." Hafif hafif kar yağmaya başlamıştı. California'da ilk kez kar görüyordum.

"Neredeyiz biz?" diye sorduğumda geride kaldığım için kolumdan tuttu ve ilerletmeye devam etti bizi.

"Dağ başında bir yerdeyiz, emin değilim. Saklanmamız lazımdı, buraya geldik." Etrafta tek tük evler vardı. Cidden başlarının belada olduğunu anladım.

another time [bxb] •dylmas [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin