Benimle yalnız kaldığı ilk anda hesap soracağını sanırken o bambaşka bir şey yaptı. Uzandı, tek seferde kendine çekti beni. Göğsüne sığmamı sağlarken yüreğini yüreğime geçirmek istercesine sıkıca sarıldı. Kanlı ellerim havada kalırken hasreti olduğu...
Biliyorum bölüm aralıkları son birkaç bölümdür on gün bir düzeninden şaştı maalesef. Fakat bu tamamen elimde olmayan sebeplerden. Bundan sonrasında mesafeyi en az kıvamda tutup on günde bir gelmesi için uğraşacağım 🧡
Onun dışında benim kitap finali tadında diyeceğim, favori bölümlerimden birine gittikçe yaklaşıyoruz. Ben kendi adıma çok heyecanlıyım. Umarım sizde aynı heyecan aynı istekle devam ediyorsunuzdur hikayeye 😍
Satır arası yorumlarını, beğenileri unutmayalım olur mu? Hepinizi kocaman öpüyorum 💋
Keyifli okumalar!
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Konuşmuyor, anlatmıyor diye hissetmiyor sanmayın. Kimisi içine atar çığlıklarını."
Cemal Süreya
🕊
Kağıdın üzerinde gördüğüm hastane ismi kaşlarının çatılmasına sebep olurken hastalıklı zihnim aynı saniye onlarca senaryo üretti. Elim kendiliğinden kağıda ulaşırken açmak için bir tereddüt etmedim.
Keşke etseydim.
Keşke onun bir DNA raporu olduğunu görmeseydim.
Hayal kırıklığının o yakıcı etkisiyle yüzleşmek için bir hayalin ortasında olmaya da o hayalin gerçekleşeceğine inanmaya da gerek yoktu. Bazen yüreğinizden geçen ufacık bir his, tanışıklığınızın olmadığı ufacık bir duygu sizi hayal kırıklığının o çıkmaz sokağıyla kesiştirirdi.
Benim de o puslu yol, kesişmişti işte hayal kırıklığının çıkmaz sokağıyla.
Aklımın ucundan geçmeyen o ihtimal, ellerimdeki beyaz kağıdın üstüne kara bir leke olup bırakılmışken fark ediyordum tarif edemediğim o duygunun hayal kırıklığı olduğunu. Oysa birkaç gün öncesine kadar bunu yapmayı ben teklif edecektim. Bunca yıldan sonra çıkıp gelmişken ailesine karşı bunu yapmayı ben isteyecektim.
Böylesi olmamıştı.
Bu konuda ona ihanet edebileceğimi, yalan söyleyebileceğimi düşünmemeliydi. Mihre'ydim ben neticede. Onun Mihre'siydim.
"Yavaş yavaş iç güzelim..."
Göğsümü sıkıştıran o hissin nefes almam adına bıraktığı o küçücük zamanda duydum sesini. Oysa hangi ara geldiğini, hangi ara kapıyı açtığını bile anlamamıştım.