Benimle yalnız kaldığı ilk anda hesap soracağını sanırken o bambaşka bir şey yaptı. Uzandı, tek seferde kendine çekti beni. Göğsüne sığmamı sağlarken yüreğini yüreğime geçirmek istercesine sıkıca sarıldı. Kanlı ellerim havada kalırken hasreti olduğu...
Uzun zaman oldu ve ben çook özledim. Sizin de benimle aynı duyguları paylaştığınıza eminimm 😍
İnstagram üzerinden belirtiyorum ama bilmeyenler için söylemiş olayım ki bu bölüm ilk kitabın finalinden önceki son bölüm 😢
Ayrıca ufak bir duyuru yapacağım. Önce İnstagram sonra da telegram üzerinden Nale adına bir grup açıldı. Grup da bende varım. Eğer gelmek, aramıza katılmak isterseniz İnstagram üzerinden bana mesaj atabilirsiniz. Mutlaka döneceğim 🧡
Satır aralarını bol bol doldurup beğenmeyi unutmayalımmm 🧡
Keyifli okumalar! ✨
"Köprüler yıkıldı artık kendimleyim."
Attila İlhan
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Kadir yalnızca senin en yakın arkadaşın değil." dedim kızımın yüreğini parçalayacak o bombayı kucağına bırakarak. "Baban Meva..."
Her insanın hayatındaki o çizgiyi belirleyen bir yolu vardı. Uzun, kavisli, çakıllı, dümdüz... Nasıl olacağını insanın belirleyemediği, uzun bir yolu vardı.
O yoldu insana varlığını hissettiren. Buradayım, yaşıyorum dedirten.
İnsan o yola çıktığı anda ekerdi umutları içine. Yolun sonuna varamadığı her anda da yeşerirdi o umudu. O yolun sonunun güzel olacağına olan inancı, yol boyunca yüreğine batanları görmezden getirirdi.
Ben uzun, upuzun bir yolun tam ortasındaydım şimdi. Geriye dönüp baktığımda hiç ilerleyemediğimi hissettirecek kadar yorulsam da ilerlemeye devam ediyordum. Oysa bundan sonrası adına hiç halim yoktu sanki. Sonunda erişeceğime inandığım o ferahlığa rağmen hiç gücüm yoktu.
Meva'nın yeşil gözleri benim gücüm olsa da o gözlere yerleştirdiğim hüzün hiç şüphesiz ki sonum olmuştu. Bunu bize her saniyeyi azap haline getiren o sessizliğiyle daha net anlamıştım.
"Meva..." dedim bir kez daha. Sesim öyle zor çıkmıştı ki duyup duymadığından bile emin olamamıştım.
Olamamıştım çünkü Meva'ya anlattığım şeyler bir çocuğun anlayabileceğinin çok ötesindeydi. Bunu biliyordum, bunun farkındaydım. Fakat yaşadığı şeylerin de farklı bir yanı yoktu. Aldığımız yardımda görmüştük ki işin ucu yalnızca Meva'ya bunu bizim açıklamamızdan geçiyordu. Bunun dışında her nasıl öğrenirse öğrensin apayrı bir yara olacaktı.
Kaldı ki Meva babasının yokluğunu içten içe sorgulayarak büyümüştü. Eksikliğini hissetmeye başladığı andan itibaren bu hayatının her anına yansımıştı ancak o yüzümdeki o kırıklığın sebebi olmamak için farkında olmadan ötelemeye çalışmıştı hep. Çevresinde baba figürüne rastladığı o andan itibaren bu durum değişmişti ancak içten içe diline almaya bile tedirgin olmuştu.