"Anne ben okula gidiyorum"
"Okuldan gelince sana çok güzel bir haberimiz var" dedi babam.
Babam iki elinide birbirine sürttüğüne göre çok kötü bir haberin olacağını düşünüyordum.
Ama babamın tabiriyle iyi bir haberse benim cehennemi yaşacağıma işar...
Düğün hazırlıklarına başlanmıştı. Azadla gelinlik bakmaya gidiyordum. Aslında dün gidecektik ama ben okula gittiğim için bugün gidiyorduk. Azadla pek fazla konuşmuyorduk çünkü konuşacak bir şey yoktu. Ailemden en çokta babamdan kurtulmak için Azadla evleniyordum.
Gelinlik bakmaya ikimiz gelmiştik yoksa Azadın tüm akrabaları gelmek istiyordu. Azad onlarla konuştuktan sonra hiçbiri gelmek istememişti. Artık kurt bakışlım ne dediyse (!) Mağazalardan birine girmiştik. Gelinlik modellerine bakıyordum ve en çok ilgimi çeken bir tanesini kesinlikle denemek istiyordum. Çalışanlardan birine "Pardon şuradaki modelin üzerindeki gelinliği denemek istiyorum" dedim. Çalışan "tamam efendim hangi bedeni istiyorsunuz" dedi. "Bakıyım tamam bu olur" Azad koltuklardan birine oturmuş telefonuyla ilgileniyordu. Kabine girmiştim ve çalışan kadının yardımıyla gelinliğimi giymiştim. "Olmuş mu" dedim Azada bakarak Azad telefondan yüzünü kaldırdığında gözleri beni buldu ve ağzı açık bir şekilde bana bakıyordu. "Güzel olmuş Asya bunu kesin giy" "Teşekkür ederim" dedim Tekrar kabine yönelmiştim ve üzerimdeki gelinliğe birde ben bakmak istedim. Aynanın karşısında çok güzel görünüyordum. Tam bir prenses gibi olmuştum. Kabarık bir gelinlik değildi. Kabarık gelinlikleri oldum olası sevmezdim. Daha sade bir şey istiyordum ve aradığım gelinliği bulmuştum. Düğün 2 gün sonra olucaktı. Azad ödemeyi yapıp gelinliği alıp çıkmıştık. Gelin çiçeğini ayakkabıyı duvağı vs hepsini buradan temin edebilmiştik.
Asya'nın seçtiği gelinlik modeli:
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Azad "acıktın mı?" dedi "Yani pek sayılmaz" "Şurada yemek yiyelim öyle gideriz eve" dedi Onu onayladım "ne yiyecez?" dedim. "Urfa kebap olur mu?" "Ben et yiyemiyorum malesef" "Neden yiyemiyorsun?" dedi. "Midem kabul etmiyor ağır geliyor galiba onu yiyince kusmak durumunda kalıyorum" "Hmm kötü olmuş ya , urfalısın ve urfa kebap yiyememek kötü olmalı" dedi. "Ben lahmacun yemeyi hiçbirine değişmem" "Nasıl ya urfa kebap yemiyorsun ama lahmacun aşkından da ölüyorsun" dedi. Güldüm baya sesli güldüm. Elimle karşı yoldaki dükkanlardan birini gösterip "Bak şu karşıdaki yerde ikimize de göre yiyebileceğimiz yemekler var" "Tamam geçelim gel hadi" dedi. Ben yürümedim yürüyemedim karşıdan karşıya geçmeye korkuyordum. "Hadi Asya" Benden yine ses yoktu. "Sen gelmiyor musun?" dedi. "Azad elimden tutup beni karşıya geçirir misin?" "Neden" dedi. "Korkuyorum karşıdan karşıya geçmeye lütfen yoksa elimi tutmana meraklı değilim" Sinirinden güldü yada öylesine güldü anlayamadım. "Tamam gel hadi küçük bebek hatta koca bebek" Azad elimden tutmuştu çok sıkı tutmuştu elim acıyordu neden böyle tutuyordu yoksa ilk defa mı bir kızın elini tutuyordu. Ama ilk defa tutsa nazikce tutardı. Bu dağ ayısı neden böyle tutuyordu. En nihayetinde karşıya geçmiştik ve hala elimi tutuyordu. "Elimi bıraksan mı artık hani benim elim ya" Elimi bıraktı bir şey demeden içeri doğru yöneldi bende onun arkasından gidiyordum. İçeri girdiğimizde Azad beyimizi çok güzel karşıladılar ama beni... beni hiç güzel karşılamadılar derken Azad bana bakarak "eşim Asya" dedi Adamlar bir anda değiştiler Azada gösterdikleri ilgi ve alakayı bana daha fazlası ile gösterdiler. Azadla VIP bir masaya oturmuştuk etrafımızda kimse yoktu. Sadece ikimiz vardık. "Neden buraya oturduk?" dedim. "Kalabalığın içinde yemek yiyeceğini düşünmedin herhalde Asya" "Düşündüm" dedim "Alışmalısın buna Korkmaz ailesinin bireyleri ki sende bu aile bireylerinden olucaksın 2 gün sonra kalabalık ortamda yemek yemeyiz , zaten zamanla alışırsın buna" "Tamam" demekle yetindim. Yemeğimizi yemiştik ve Azad kasada ödemeyi yaptıktan sonra dışarı çıktık. "Şuradaki kuyumcuya gidiyoruz yüzüklerimizi seçelim" dedi "Tamam" Allahtan karşıdan karşıya geçmiyorduk. Kuyumcuya girdiğimizde güzel bir karşılama ile yüzük modellerinin olduğu yere yöneldik. Çok güzel yüzükler vardı. Ay hangisini alsam acaba diye düşünürken. Azad parmağını birinin üzerinde durdurdu. "Bence bu sana gayet güzel olur" dedi. Gösterdiği yüzük dorika bir yüzüktü ama çok şaşalıydı. Kalabalık bir ortamda ben buradayım yüzüğüydü. "Çok abartı değil mi?" dedim. "Sen bizim ailedeki yüzükleri görsen" dedi gülerek. "Bu yüzük bile onların yanında küçücük kalır" dedi. "Tamam o zaman o yüzük olsun benimde hoşuma gitti" dedim. Kolye almıştık zincir almıştı 100'e yakın çeyrek aldı. 50-60 tane tam altın aldı. 30 tane bilezik aldı. Daha benim bilmediğim bir şeyler daha aldı. Bir tane kutunun ayrı olarak paketlenmesini istedi. Diğer hepsini tek bir kutuya koyabilirsiniz. "Azad beyim kutunuz hazır" dedi. Bu adamlar bu Azad beyimizi nereden tanıyordu. Her gittiği yerden övgü alıyordu beyfendimiz. Görende padişahın oğlu sanar. Kuyumcudan çıkmıştık. Kutuları Azad taşıyordu. "Çantana koyar mısın?" dedi. "Neyi?" dedim "Sadece bu kutuyu koymanı istiyorum" dedi. "Araba alırım tekrar" dedi. Öbür kutuyu ceketinin cebine koydu. Başlamıştı yine maceramız karşıdan karşıya geçme fobisi :( Ben konuşacakken Azad elimi tuttu. Ama bu sefer güzel tutuyordu. En azından ilk tuttuğu gibi elim acımıyordu. Arabaya binmiştik. Hemen Azada kutuyu vermek için çantamı açtım ve kutuyu verdim. Torpidoya koydu ve torpidoyu kilitledi. "Gitmek istediğin bir yer vs var mı?" "Hayır eve gitmek istiyorum" dedim "Tamam" 30 dakika sonra eve gelmiştik. Arabadan inecekken "Asya dur!" "Bu yüzüğü tak ne de olsa düğünümüz olacak 2 gün sonra" dedi. Yüzüğü kendi takmıştı. İlk önce bana taktı sonra kendine aldığı yüzüğü taktı. Teşekkür edip arabadan indim.