Gerçekten de aşağıdaki sığınak baya genişmiş. Yataklar, koltuklar, masalar, her şey vardı. Bizimkiler şaşırmıştı, açıkçası ben de etkilenmiştim.
Yıllardır bu antikacı dükkanına gelir giderim ama ilk defa burada böyle bir yer olduğunu öğrendim. Beni hâlâ şaşırtmayı başarıyor Ferit baba.
"Komutanım bu amca neymiş böyle ya."Turan etrafa hayran hayran bakıyor. Ona bakıp gülümsedim.
"Amca dediğini duymasın, huysuzdur biraz ama ben istihbarat konusunda bütün öğrendiklerimi ona borçluyum. Çokta sır küpüdür, ben bile burayı ilk defa görüyorum."
"O adam sizin için çok önemli galiba komutanım ?"Almilaya baktım.
"Çok."sesim ciddi çıktı.
Hepimiz bir yerlere oturduk. Burada ne kadar kalırdık bilmiyorum ama kimsenin bizi bulamayacağına ben bile emindim.
Yarım saattir buradaydık, artık hava kararmış bizimkiler uyuklamaya başlamıştı. Yukarıdan sesler geliyordu, galiba yerimizi tespit ettiler. Biz burada güvendeydik ama ben Ferit babanın güvenliğinden endişeleniyorum.
Ekip sesi duyunca uyku muyku kalmamıştı. Hepimiz ayaklandık.
"Ferit baba adamları gönderebilecek mi komutanım ?"
"Sen onu ne sandın Boran, şu sığınaktan bile bunu anlayabilirsiniz. Ben onun çırağıydım sadece, artık onu siz düşünün."biraz yaş aldı ama hiç bir şey olmaz ona.
Biraz sonra sesler gitti. Merdivenlerden başka sesler duyuldu. Kapı açıldı.
"Gittiler."Ferit baba gelmişti.
"Ne istiyorlar ?"bize yaklaştı.
"Benim dükkanıma on kadar kişinin girdiğini, onların kim olduğunu sordular."
"Sen ne dedin ?"
"Geldiklerini bir saat sonra da gittiklerini, bir turist grubu olduğunu söyledim."halletmiş işte.
"Bir daha gelirler mi ?"başını salladı.
"Telsizden anons yaptılar yanımda, Musul tarafına gideceklermiş."ayak üstü bilgi de almış.
"Sağol babam."elini omzuma koydu.
"Biz teşekkür etmeyi bırakalı çok oldu evlat, boşver. Hadi siz yorulmuşsunuzdur, biraz dinlenin. Şu aslan parçası da zaten ayakta duramıyor."eliyle Yaman'ı gösterdi. Ağzını ayırarak esniyordu.
"Şey, komutanım, ben...."hepimiz ona bakıp gülüyorduk. Diğerlerinden biraz uzaklaştık.
"Sen nerede kalacaksın baba ?"
"Yukarıda yatarım ben, siz rahatınıza bakın."yüzüm değişti.
"Biz burada yatakta yatarken ben seni o kuru yerde yatırır mıyım hiç ? Ben çıkarım yukarı, sen kal burada."kaşlarını çattı.
"Olmaz öyle şey, zaten yorgunsun. Hem ben alışığım, sen kal işte burada."hep böyle yapıyor.
"Hiç içime sinmiyor böyle ama."
"Bu inatçılığın beni öldürüyor, babanda da katır inadı vardı zaten. Ne olacak, Halit'in oğlu işte."gülümsedim.
"Yapacak bir şey yok Ferit baba, dediğin gibi ben Halit Manasoğlu'nun oğluyum."onun da yüzünde bir gülümseme oluştu.
"Ruhu şad olsun, iyi adamdı. Son görüşmemizde hissetmişti şehit olacağını, bana 'oğlum, Selim ve sana emanet' dedi. Söz verdim ona, oğlun bize emanet diye."bir hüzün çöktü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURTALP
Non-FictionBen ne kendimi acındıracağım, ne de derdimi anlatacağım. Benim tek amacım uğruna önce ölüp sonra üniformamı giydiğim, gökte dalgalanan bayrağına kurban olduğum, taşına toprağına ismimi gömdüğüm vatanım, yaşasın, var olsun. Kanla çizdiğimiz sınırları...