Aklımdaki tüm şeyleri Kürşad'a anlattıktan sonra çay bahçesinden kalktık.
Onu yeniden eve bıraktım ve ben oradan Rêzan'ın sorgusunun yapılacağı yere geldim.
Merdivenleri çıkarak binadan içeri girdim.
Beni kapıda takım elbiseli bir memur karşıladı. Hiç konuşmadan eliyle ilerlememi işaret etti. Bende duraksamadan ilerledim. O da arkamdan geliyordu.
Yolu göstermesi için biraz yavaşladım ve önüme geçmesine izin verdim.
Önce aşağı kata indik sonra sağa dönüp koridorun sonundaki odanın kapısında memur durdu.
"Güvenlik kuralları gereği üzerinizdeki telefon, metal, kesici ve delici aletleri almak zorundayım."elini uzattı.
Belimdeki silahı ve kemeri, kolumdaki saati, boynumdaki künyeyi ve cebimdeki telefonu çıkarıp uzattım.
Memur, kapıyı açtı ve eliyle içeriyi gösterdi.
"Buyrun."içeri geçtim ve kapı arkamdan kapandı.
Burası bir sorgu odasıydı. Karşımda filmli bir cam ve onun gerisinde sandalyede oturan Rêzan vardı, elleri kelepçeyle önündeki masaya bağlıydı. Üstü başı biraz hırpalanmış gibiydi. Yüzünde hâlâ benim açtığım yaraların izleri vardı.
Camın önünde, yani benim olduğum tarafta içeriyi izleyen kameraları gösteren bilgisayarlar ve sandalyede oturan bir adam vardı.
"Merhaba."adam ayağa kalktı ve elini uzattı. Sıktım.
"Merhaba."
"Sorgu esnasında ben burada olmacağım, kameralar da çalışmayacak, bilginize."Selim Albay yapmış yine krallığını.
"Teşekkür ederim. Peki, konuştu mu hiç ?"
"Hayır. Sadece Yüzbaşı Gökalp Mete Manasoğlu ile görüştürün beni dedi. Eğer bu görüşme ayarlanmasaydı yetkililer sizinle iletişime geçecekti."şaşırdım.
"Benimle mi görüşmek istiyormuş ?"
"Evet."
"Anladım tamam, sağolun."onayladıktan sonra dışarı çıktı.
Kendimi toparlayıp onun olduğu odanın kapısını açtım. Kapıda göz göze gelince midemde bir bulantı hissettim.
O ise sanki onu buradan çekip kurtaracak kişiyi görmüş gibi sevindi.
"Nihayet akıllı biriyle sohbet edeceğim. Hoşgeldin Yüzbaşım."kapıyı kapattım ve karşısına geçip dikildim.
"Benimle görüşmek istemişsin ?"
"Demek ilettiler. Açıkçası pek umudum yoktu."
"Hayır, bana kimse bir şey söylemedi. Ben kendim seninle görüşmek istedim."
"Öyle mi ? E madem ikimizin de birbiriyle konuşacak şeyleri var, otur o zaman."
Karşısındaki sandalyeyi kendime göre ters çevirip oturdum.
"Sana tüm sorduklarıma düzgünce ve tek seferde cevap vereceksin, anlaştık mı ?"
"Biz seninle her halükarda anlaşırız Yüzbaşım. Benimde sana anlatacaklarım var zaten."
"Seni dinliyorum."
"Önce sen başlasaydın."
"Dinliyorum dedim."kaşlarımı çattım.
"Tamam Yüzbaşım, sinirlenme hemen. Başlıyorum."
"Boş şeyler olmasın Rêzan, her harfi düşünerek çıkar ağzından."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURTALP
Non-FictionBen ne kendimi acındıracağım, ne de derdimi anlatacağım. Benim tek amacım uğruna önce ölüp sonra üniformamı giydiğim, gökte dalgalanan bayrağına kurban olduğum, taşına toprağına ismimi gömdüğüm vatanım, yaşasın, var olsun. Kanla çizdiğimiz sınırları...