Öyle kolay kolay bırakılabilecek bir şey değil bu "yazmak" denen zat-ı muhterem. Pat diye yazmak istiyorsun, içindekileri dökmek istiyorsun. Gölge gibi adeta, hep peşinde. Karanlıkta bile aslında var, sadece sen göremiyorsun.
Ara vermiştim ama özlediğimi farkettim. Yazmaktan bu kadar uzak kalmak yetti. Şöyle bir şey okumuştum bir yerde;"Yazdıklarımızla yaşadıklarımız farklı. Bunu hiç unutmayın.". Okuduğumda böyle düşünmemiştim ama aslında bir bakıma doğru. İnsan yaşayamadıklarını bir yere sığdırmak ister ya, o hesap. Hayallerini, beklentilerini, umutlarını...
Onlardan uzak kalmak bende bir boşluk bırakmıştı. Şimdi yeni, yine, yeniden diyorum. Hayallere, beklentilere, umutlara...
~~~
Yüzbaşı Gökalp Mete Manasoğlu'nun ağzından...(Özlemişim.)
En son hatırladığım ellerim bağlı sandalyede oturduğum. Sonra, Almila, sonra Kürşad, sonra Selim Albay.
Gözümü araladım, hastane odasındayım, başım çatlıyor. Göz alıcı bir ışık, elimi kaldırdım gözüme gelen ışığı engellemek için.
"Komutanım ?"ne kadar hasret kalmışım şu kelimeye.
"Allah'ım sana çok şükür onu bize bağışladın."birileri üzülmüş.
"Almila ?"
"Komutanım kendinizi çok yormayın, ben hemen hemşireyi çağırıyorum. Dinlenin siz, bizimkiler de dışarda zaten. Hem onlara da haber veririm uyandığınızı."çıktı odadan.
Birden içerde bir curcuna koptu. Bizimkiler etrafımı sardı.
"Yahu benim komutanım iyi, biz niye buraya getirdik ki ? Onu alıp lahmacuncuya götürsek yarım saate şak diye kendine gelecek. Hayır ne büyüttünüz anlamıyorum ki."
"Turan haklı. Benim ne işim var burada ? Hem biz nasıl çıktık oradan ?"
"Yorma kardeşim kendini, anlatacak çok şey var da, sırası değil. Hele bir sen toparlan, konuşuruz."
"Selim Albay nerede ?"
"Dışarda, telefonla konuşuyor. Gelir şimdi. O da çok korktu."
"Almila, su versene."yandaki komodinin üzerinden su doldurdu. Başımın altından tutarak içirdi.
"Komutanım sizi öldü sandılar, az kalsın cenaze töreni yapılacaktı size. Ama biz hiç inanmadık, o Kurtalp Yüzbaşı'dır dedik, yaşıyordur dedik."Asaf konuştu.
"Naaş bulunmadığında prosedür gereği yapmaları lazım. Şimdiye çoktan yapmalılardı zaten. Bu ben olsam dahi."
"Öyle deme kardeşim, kendi gözlerimizle görsek bile inanmazdık."
"Bundan sonra inanın, her şey olur bu dünyada. Ben ölümsüz değilim, özel güçlerim falan da yok. Sadece giymekten gurur duyduğum bir üniformam vardı, o da artık....."
"O ne demek ? Sen bir Türk subayısın ve öyle de kalacaksın."
"Sen öyle diyorsun da kardeşim, subaylığıma leke sürdüğümü düşünecekler, benden şüphe duyacaklar, güvenleri sarsılacak. Ben böyle bir damgayı kaldıramam."
"Komutanım siz ne diyorsunuz, siz subaylığınıza bir leke sürseniz bir yolunu bulur oracıkta kendinizi öldürürdünüz, bizde sizi bulamazdık. Bu kadar zamanda en iyi öğrendiğim şey bu. Yıllardır bu kurumda kaydınız var sizin, onlar mı inanmayacak size ?"
"Evet Almila doğru, kaydım var. Ama bir tuşla da silinebilir. Kimse vazgeçilmez değildir."
"Kardeşim sen böyle diyorsan biz ölelim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURTALP
Non-FictionBen ne kendimi acındıracağım, ne de derdimi anlatacağım. Benim tek amacım uğruna önce ölüp sonra üniformamı giydiğim, gökte dalgalanan bayrağına kurban olduğum, taşına toprağına ismimi gömdüğüm vatanım, yaşasın, var olsun. Kanla çizdiğimiz sınırları...