Havalimanında uçağımın saatini beklerken telefonum çaldı.
"Komutanım ?"
"Gökalp sen neredesin ?"
"Bir şey mi oldu komutanım ?"
"Hastanede yoksun, Kürşad tek kelime etmiyor. Almila'ya da bir yere gidiyorum demişsin. Diğerlerinin zaten hiç bir şeyden haberi yok. Kendi başına iş yapmaya kalkma sakın."
"Komutanım biliyorsunuz raporluyum, biraz kafamı toplamak için şehir dışına çıkıyorum."
"Sen yaralı değil misin oğlum ?"
"Ben hep yaralıyım komutanım, siz merak etmeyin."
"Merak edeceğim. İki saatte bir rapor istiyorum."
"Çalışacağım komutanım."
"Bana emir tekrarı ettirme asker."
"Emredersiniz."
"Allah'a emanet ol."
"Siz de komutanım."kapattım.
O sırada uçağın anonsu yapıldı. Tek sırt çantam olduğundan hiç valiz sırasına girmeden uçağa geçip koltuğuma oturdum. Tabi çantada silahlar olduğundan görevliye kimliğimi göstermek zorunda kaldım.
Yarım saat sonra kalkış için anons yapıldı. Gerekli önlemler alındı derken nihayet yolculuk başladı. Yaklaşık bir buçuk saat yolum vardı.
Yanımda yaşlı bir amcayla bir teyze vardı. Amcanın elinde telefon vardı ve haberlere bakıyordu.
"Bizim askerimiz size papuç bırakır mı hiç ? Hepiniz tankla tüfekle gelin."ne olduğunu anlamak için kafamı amcaya çevirdim.
O da benim ona baktığımı anlamış.
"Kusura bakma evladım, insanı zorla çileden çıkartıyorlar."
"Sorun değil amca. Çok doğru diyorsun. Evelallah papuç bırakmayız onlara."
"Evelallah. Memleket nere evladım ?"
"Van, Hakkari, İzmir, Tunceli, Bursa...her yer benim memleketim amca. Ama doğup büyüdüğüm yer Karabük."
"Yiğit, gözü kara birine benziyorsun. Ne iş yapıyorsun ?"
"Askerim."
"Hay maşallah, ben de emekli albayım."oturuşumu düzelttim.
"Öyle mi ?"
"Tam on üç yıl oldu emekli olalı. O zamandan beri ne yediğimi biliyorum ne de içtiğimi."
"Niye emekli oldunuz o zaman ?"
"Balyoz davasını bilir misin evlat ?"
"Kim bilmez Albay'ım, ben o zamanlar harp okuluna yeni girmiştim. Gazeteler, televizyonlar çalkalanıyordu."
"Yaa, ben de işte o soruşturmanın içindeydim. Ben azledildim ama sayamadığım kaç komutanım kaç askerim cezaevine girdi bir bilsen."
"Kardeşi kardeşe kırdırıyorlar Albay'ım, bizim milletimiz yıllarca Türk'ü, Kürt'ü, Rum'u, Gürcü'sü, Ermeni'si bir arada yaşamış. Bu nasıl bir zihniyettir Albay'ım."
"Haklısın evladım, bu ülke çok kumpaslar çok tuzaklar gördü ama evelallah sapasağlam durdu."
"Aynen öyle Albay'ım. Durmaya da devam edecek Allah'ın izniyle."
Yol boyunca emekli Albay amca bana yaşadıklarını anlattı.
Bizler öyle insanlarız ki gözümüzü kırpmadan vatanımızın bir karış toprağına canlarımızı verebiliriz. Bizi kendi 'can'ımızla korkutamazlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURTALP
Não FicçãoBen ne kendimi acındıracağım, ne de derdimi anlatacağım. Benim tek amacım uğruna önce ölüp sonra üniformamı giydiğim, gökte dalgalanan bayrağına kurban olduğum, taşına toprağına ismimi gömdüğüm vatanım, yaşasın, var olsun. Kanla çizdiğimiz sınırları...