Arabaları kendimize siper alıp karşı tarafa ateş ediyorduk.
İçimde garip hisler var.
İlk defa bir çatışmaya girmiyorum tabii ama onlarda silah sıktığım kişileri biliyordum en azından.
Şimdi ise sadece ateş ediyorum. Kurşunun nereye gittiğini bilmeden.
"Yoğun ateş altındayız, sizi hemen buradan çıkarmamız lazım efendim."adamlardan biri konuştu.
"Dayı kim bunlar ?"
"Peşimdeki adamlar, kim olacak."
"Senin yaşadığını öğrendiler mi yani ?"
"Galiba artık eminler."
"O zaman seni burdan götürelim dayı, seni koruyalım."
"Olmaz Gökalp. Benim derdim sensin, biri gidecekse o da sensin. Asıl benim seni korumam lazım."
"Ferit baba bir şey söyle dayıma."hem konuşup hem çatışmaya devam ediyorduk.
"Dayın haklı Gökalp, bizim seni korumamız gerek."
"Ya siz çıldırdınız mı ? Kafalarımızı mermiler sıyırıp geçiyor sizin yaptığınız şu inada bakın. Lütfen dayı."göz göze geldik.
"Seni burda bırakmam, madem gideceğiz birlikte gidelim."laf anlatamıyorum ki.
"Sadece senin peşindeler, ben kalsam ne yapabilirler ?"
"Çok şey yaparlar, hem de çok şey. Ayrıca sadece benim peşimde değiller. Hepimizin peşindeler. Sen eğer tekrar gidip üniformanı giyersen sana dokunmaları daha zor olur."
"Sen bana üniformanın ardına sığın mı diyorsun ? Asla kabul etmem bunu. Hiç bir güç beni devletimin arkasına sığındıramaz. Ki bunu yapmayacağımı siz çok iyi biliyorsunuz."
"Demek istediğim o değildi. Sen bir Türk subayısın, sana doğrudan hamle yapmaları çok zor. Anlatmak istediğim bu."
"Her neyse, sonuç olarak gidiyor musun ?"
"Sen de geliyorsan evet."biraz durdum.
"Madem öyle, tamam, gidelim. Ama bu iş burada bitmedi."
"Çocuklar koruyun bizi, öndeki araca geçiyoruz."
Kurşunlardan saklanarak en öndeki araca doğru ilerledik.
Ben şoför koltuğuna oturup arabayı çalıştırdım ve oradan uzaklaştık.
"Senin adamların ne olacak dayı ?"
"Merak etme, onlara takviye destek geliyor, yolda."onayladım.
"Eee, nereye gidiyoruz ?"
"Tüm planlar değişti. Artık burada kalamayız. Biz de seninle İstanbul'a dönüyoruz."
"Sana iyi yolculuklar Yavuz, ben buradan sonra kendi evime dönerim."
"Olmaz öyle şey Ferit, artık sende bizimlesin. Hem senin ne işin var sınırın ötesinde ? Senin toprağın bura değil mi ?"
"Toprağıma can kurban, ama salın da gideyim ben. Biliyorsunuz işte orada istihbarat ağlarım daha geniş."sitem ediyordu.
"Ferit baba senin orada elemanların yok mu ? Onlar sen olmadan da hallederler merak etme."
"Gözümle görüp kulağımla duymadıktan sonra ne olur evlat ? Hem onlarda alışık değiller benim elimi ayağımı üzerlerinden çekmeme."
"Alışırlar alışırlar. Ayrıca sen elini ayağını çekmeyeceksin ki, sadece uzaktan yöneteceksin."
"Neyse, bu sohbet gereksiz uzadı. Sende geliyorsun Ferit. Önce eve dönüp bazı evrakları alalım, oradan kara yoluyla döneriz."uçak tehlikeli olur diye kara yoluyla gideceğiz galiba.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURTALP
Non-FictionBen ne kendimi acındıracağım, ne de derdimi anlatacağım. Benim tek amacım uğruna önce ölüp sonra üniformamı giydiğim, gökte dalgalanan bayrağına kurban olduğum, taşına toprağına ismimi gömdüğüm vatanım, yaşasın, var olsun. Kanla çizdiğimiz sınırları...