4

900 79 45
                                    

Jeongin kucağındaki bebeği nazikçe sallarken bakışları onları izleyen Chan'ın üstündeydi.

"Hyung, bebeğin battaniyesini açar mısın?" Chan dediği gibi sakince battaniyeyi yatağa açtı ve Jeongin'in onu yatağa bırakışını izledi.

Jeongin bebeği bıraktıktan sonra Chan'a döndü ve hafifçe gülümsedi.

"Hadi gel de beraber biraz vakit geçirelim, bana anlatman gereken şeyler var." Jeongin onun elini tutup Chan'ı odadan çıkardı.

Jeongin'in gelmesiyle Changbin işlerini halletmek adına evden ayrılmıştı, aslında bunu yapma sebebi Chan'ı Jeongin'e alıştırmaktı ve yaptığı şey onlara yardımcı oluyordu.

Jeongin onu salona çekip koltuğa oturttu ve karşısına oturdu.

"Bana kendini anlatman lazım, ben senin tedavinin bir parçasıyım ve anlatacağın her şey sana yardım etmemi kolaylaştıracak. Sadece kendini bana kapatma." Chan kararsızca ona bakınca Jeongin tekrar ayağa kalktı. "Ben bir kahve yapıp gelene kadar konuşmak isteyip isteöediğine kadar verirsin, eğer malzeme varsa sana meşhur Innie kahvemden yapacağım." Jeongin ona küçük bir gülümseme sunup ayağa kalktı ve mutfağa yöneldi.

İşini bitirip içeri geri döndüğünde Chan'ın titreyen ellerini birbirine kenetlediğini görüp yanına oturdu.

"Anlatacak mısın?"

"Neden bu kadar ısrarcı davranıyorsun?" Jeongin onun birden söylediği bu şey üstüne şaşırmıştı.

"Israrcı davranmıyorum, hyung benim burda olmamın tek sebebi çocuk değil ve benim sana da destek olmam lazım, bu yüzden neler olduğunu bilmek istiyorum."

"Sana nasıl güvenebilirim ki?"

"Sence Minho hyung sana güvenemeyeceğin birini mi gönderir? Sen o adamın sevgilisini evine çağırıp beraber tüm gününü geçiriyorsun bazen!" Chan dudak büzerek başını salladı.

"Biliyorum, sadece... Ben sana anlattıktan sonra kime söyleyeceksin?"

"Kimseye, neden birine söyleyeyim ki?" Chan derin bir nefes alıp kahveyi kucağına çekerek incelemeye başladı, sonra da birkaç yudum alıp kenara bıraktı.

"Çok küçüklüğümden beri babam alkolik bir insandı, bana ve anneme gereksiz şeylerde bağırıp şiddet uygulardı ve bu... Bilirsin, sadece içtiği zamanlarda olmuyordu. Bebekken ben hasta olduğum için babam beni dövmüş, belki bir belki iki yaşındaydım o zamanlar. O saatten sonra annem ben hasta olduğumda babama söylemeyi bırakmış, öksürüp hapşırdığımda da burnu kaşındı veya boğazına bir eşy kaçtı diye geçiştirmiş. Tabii bu ben küçükken böyleydi, babam ikimizi de döver sonra annem benimle ilgilenip başımda uyurdu. Fakat ilerleyen zamanlarda babamın şiddet eylemleri arttı." Chan sertçe yutkunup tekrar kahveyi eline aldı.

O kahvesini içerken Jeongin de kendi kahvesini izleyerek onun anlattığı şeylerle ilerisini bağlamaya çalışıyordu.

Chan kahveyi kenara bırakınca bakışları tekrar onu buldu.

"İki yıl kadar sürdü işkenceleri, şiddet denemez buna. Annemin derisini yüzdüğünü, parmaklarını kestiğini, üstünde sigara söndürdüğünü, alkol döküp yakmaya çalıştığını hatırlıyorum. Ben ise... Annem koruyordu, bana vurmaya çalıştığında kendini atıyordu öne. En sonunda... Ben sanırım beş yaşındaydım, babam annemi ve beni bir odaya kilitlemişti ve bir hafta orada kalmıştık. Çok nadir yemek verirdi, verdiği yemekler de az olurdu ve annem tabii hepsini bana verirdi. Babam bazen içmişken odaya girer, anneme yine bir şeyler yapar ve giderdi. İlk başta onun derisinin bazı yerlerini yaktı, sonra gözlerini oydu." Chan bunu söylerken sertçe yutkununca Jeongin ona doğru elini uzattı, Chan ne demek istediğini bildiği için elini tutup parmaklarını kenetleyerek elini okşamasına izin verdi. "Sonra eliyle dişlerini ve çenesini kırdı, en sonunda da... Bir iki boğazının etrafına bağlayıp sertçe sıkarak kafasını kopardı gözümün önünde." Chan'ın dudaklarından istemsiz bir hıçkırık kaçınca Chan bir süre duraksadı.

Jeongin'in elinden destek almak ister gibi elini sıkı tuttu, Jeongin onun diğer elini de tuttuğunda onu da sıkıca kavramıştı.

Sonunda zoraki kendine gelip titreyen sesiyle devam etti.

"Annem ölünce babamın bana işkenceleri bitmedi, hayatımın her anı karanlık olmasa da babam hepsini siyaha boyamak ister gibi güzel geçen her günümün sonunda bana öncekilere kıyasla daha kötü davranırdı. Annem öldükten sonra babam bana sardı, o yaşta gördüğüm şiddeti anlatamam bile sana. Genelde gelip eliyle döverdi, bir yerlerimi kesmez veya izi kalacak şeyler yapmazdı. Her gece geç saatte Changbin penceremden içeri girer, yaralarımı sarıp benimle konuşur giderdi. Ona bu yüzden hep minnet duymuşumdur. Babamın şiddeti uzunca bir süre devam etti, ben on beş yaşına geldiğimde babam artık kendisine bir şirket kurmuştu ve şirketi bayağı büyüktü, o şirketi kurduğunda bile durmadı bana yaptığı şeyler. Sanırım son noktayı koyan... Derslerime de önem verirdi ve bir dersin hocası notumu yanlış girmişti, babam da düşük aldığımı sanıp beni öldüresiye dövmüştü ve o yetmemiş gibi bıçakla açtığı yaralara karnıma sapladığı bıçağı da ekleyip evden kovmuştu. Ne yapacağımı bilememiştim başta, geç bir saatti ve telefonum yoktu, yardım bulana kadar ölüp giderdim. Changbin'in evi de uzaktı ama yine de bir şekilde yanına gittim, o günden sonra da Changbin'le beraber kalmaya başladım. On sekiz yaşımıza gelince üniversiteyi kazanıp beraber Kore'ye geldik, uzun süre burada kaldık. Geçen senelerde babam bir şekilde bir şeyler yapmış ve polisler beni geri götürdü eve, döndüğümde..." Chan yine duraksayınca Jeongin onun elini okşadı.

"Devam et, sorun değil." Chan bakışlarını birleşmiş ellerine indirdi.

"Babam beni bir odaya kilitledi, her gün işkence etmeye devam etti. Sırf Changbin ile Kore'ye gittiğim içindi bunlar. Sonra bir gün... Bilmiyorum dayanamadım sanırım, babama onca laf ettim ve daha kötülerini yapmasına sebep oldum. O günden yaklaşık bir hafta sonra babam arkasında iki adamla odaya girdi, bana eğer ölürsem mutlu olursun belki dedi ve... Arkasındaki adamlar... O-ona gözümün önünde... İşkence etti." Chan hatırladığı şeyleri kafasından atmaya çalışsa da başarılı olamayınca zoraki devam etmişti. "Babam beyni dağılmış bir halde ayaklarımın dibine yığıldıktan sonra o adamlar bana tecavüz etti, sanki babam önceden yapmamış gibi. Yaklaşık dört ay boyunca her gün üç veya dört kişi tarafından tecavüze uğradım, sonunda Changbin bu durumu fark edince beni tekrar yanına aldı ve bu sefer tedavi görmemi sağladı. Uzunca bir süre Avustralya'da tedavi görsem de sonra Kore'ye tekrar geldik ve bu sefer burada eğitimimize devam edip benim Minho ile olan randevularımı başlattık. Buraya yaklaşık bir ay önce geri geldik, kızla da buradayken beraber olmuştum zaten. Bir sevgilim vardı, erkeklerden de hoşlandığımı fark ettiğimde Brick diye bir çocukla çıkmaya başladım. Sorun şu ki Brick biraz cinselliğe önem veriyordu ve ben olan onca şeyden sonra ilişkilerimde cinselliği ön planda tutmak istemiyordum, birkaç gün önce o kız gelip bebeği elime tutuşturduğunda benden ayrıldı. Es geçtiğim bir yer var mı bilemiyorum ama... Böyle işte." Chan hafif hafif ağlıyordu, küçik iç çekiş sesleri ve gözyaşları Jeongin'in bu kadar yakınındayken Jeongin güçlü kalamıyordu.

Ayağa kalkıp tam karşısında durduğunda Chan'ın gözyaşları hızlandı.

Hakaret etmesini, veya ona iğrenç birisi olduğunu söyleyip gitmesini bekledi.

Kirlenmişti sonuçta, Jeongin en fazla ne tepki verebilirdi ki?

"Channie, sarılmak ister misin?" Chan başını kaldırınca kollarını iki yana açmış dolu gözlerle kendisine bakan çocuğu gördü.

Dudakları arasından kaçan bir hıçkırığın eğliğinde Jeongin'in beline sıkıca kollarını doladı ve gözyaşlarının onun tişörtüne akmasına izin verdi.

Rockyabye~ Chanin\JeongchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin