"Tanrım, bunu beklemiyordum." Jisung'un şaşkın bir sesle söylediği şeyin üstüne Jeongin kıkırdadı.
"Ya hayır konu o değil, sorun şu ki Felix hala Hyunjin'e trip atıyor." Felix'in arkadan sesi yükseldi.
"İkinizi de düzerim susun ya!"
"Ya şey diyecektim, bu hafta sonu hep beraber buluşsak? Ama Seungmin'i de alalım." Felix ofladı.
"Seungmin bazen çok... Babam gibi davranıyor, kısıtlayıcı oluyor."
"Seungmin yalnız mı kalsın Lix? Gerçekten Seungmin'in şu ana kadar tek bir kişiyle bile dışarı çıktığını görmedim. Bilmiyorum, hastanede konuştuğumuzda o kadar kötü birisi gibi değildi." Jisung'un söylediği şeyle Jeongin iç çekti.
"Seungmin aslında çok iyi birisi, bizim için endişeleniyor sadece, biz dışarı çıkınca biraz... Bana değil yarrama anlat kafasında oluyoruz, çocuk haklı. Hyunjin bizimle dışarı geldiğinde o da babam gibi davranıyor." Jeongin içeri gelen Chan'a küçük bir gülümseme verip işini yaparken diğerlerini dinlemeye devam etti.
"Ya ya I.N-ah asik olmuş yine."
"Jisung bazen beyninin çalışmadığını düşünüyorum, Hyunjin onun birine aşık olduğunu duysa var ya... Of kaos!" Jeongin istemsizce göz devirdi.
"Gerçekten... O sevgiline söyle Felix, onun sevgilisi sensin. Hamile olduğunu düşünmeyi bırakıp biraz seni kısıtlasın."
"Sen onun kardeşisin."
"Ben onun üvey kardeşiyim." Jeongin ofladı. "Çocukken beni eve bağlardı sırf kızlarla konuşmayayım diye, bak aklıma geldi döveceğim sevgilini." ikisi birer kahkaha attı. "Neyse yeter bu kadar samimiyet, bıktım sizden."
"Yan In hayır ya! Gitme bir yere bak evi basarım."
"Chan hyungun yanındayım, evi basarsan onu basarsın beni değil."
"Ya da ikinizi."
"Hey!" Jeongin arkasındaki Chan'ın onları dinlediğini bildiği için hafifçe kızarmıştı. "Neyse işlerim var benim, sonra konuşuruz artık."
"Hafta sonu için biz ayarlıyoruz, bizi ekersen götünde ağaç yetiştiririm." Jeongin ofladı.
"Kapat Felix bak kapat."
"AY DUR BROWNİELERİM YANDI!" Felix'in tiz çığlığı, Jeongin'in telefonu kapatmadan önce son duyduğu şeydi.
Telefonu kapatıp tezgahtan aldı ve masaya bıraktı, Chan oturmuş onu izliyordu.
"Bebeği ne yaptın?"
"Dediğin gibi yaptığımda uyudu, ben de yatağa bıraktım yine." Jeongin önündeki sebzeleri doğramaya döndüğünde Chan yanına geçip ne yaptığına baktı. "Sebzelerle ne yapacaksın?"
"Vitaminsiz beslendiğini fark ettim, bu yüzden bugün sebze yemeği yiyeceksin. Yanına et de yapacağım ki eksik kalan vitaminlerin az çok yerine gelsin." Chan yüzünü buruşturdu.
"Sebzeden nefret ediyorum, pizza da-" Jeongin onun ağzına bir parça brokoli tıkıştırınca susmak zorunda kaldı.
"Çiğ olduklarında tadları daha güzel oluyor, bazen canım bir şeyler çektiğinde evde yiyecek bir şey yoksa sebze veya meyve yiyorum." Chan göz devirip ağzındaki brokoliden bir parça ısırdı ve kalanını Jeongin'in kendisine yaptığı gibi ağzına tıkıştırdı.
"Gereksiz bir bilgiydi." Jeongin omuz silkti.
"Su kaynatsana?" Chan dediği gibi suyu kaynatmaya başladı, Jeongin de sebzeleri doğramayı bitirip ellerini yıkamıştı.
"Seungmin nasıl birisi?" Chan'ın sorduğu soruyla duraksadı.
"Huh?"
"Kim Seungmin, değil mi? Şu hastane girişinde duran çocuk." Jeongin yanına yaklaşıp sırtını tezgaha yasladı.
"Biraz... Korumacı bir insan, bu bizim yüzümüzden de olabilir, fazla boşverdik. Ama onun dışında Seungmin yavru köpek gibi bir insandır, tatlıdır ama biraz sessizdir. Bazen bizden nefret ettiğini düşündüğüm oluyor ama bazen bize değer verdiğini çok net görüyorum." Jeongin ona yaklaştı. "Neden? İlgini mi çekti?" Chan ona çevirdi başını.
"Seungmin bazen hastaneye gelen hastaları izlerken dalıp gidiyordu, bilemiyorum... Birkaç kez konuştuk ve tatlı birisi ama yalnız duruyordu." Jeongin sebzeleri kaynatmaya başlarken ona gülümsedi.
"Seungmin biraz öyle bir insan, sadece... Yabani, güven sorunları var işte." Jeongin ellerini yıkayıp doğruldu. "Bebeğin mamasını hazırlayayım, sen de sebzeleri karıştır." Chan'ın eline kaşığı verip bebeğe süt hazırlamak adına ondan uzaklaştığında Chan istemsizce gülümsedi.
Aile gibi olmuşlardı ve böyle düşünmek tuhaftı.
~♡~
Jeongin kucağındaki bebeğe mamasını içirirken omzunda uyumak üzere olan Chan da bebeğin elini tutmuştu.
"Bütün işi ben yaptım, nasıl yorgunsun bu kadar?" Chan derin bir iç çekti.
"İlaçlarımı kullanmıyorum bir süredir, onun yorgunluğu."
"Aman iyi yorgun ol." Chan hafifçe gülüp bebeğinin elini okşadı.
"Kızıma bir isim vermedim." Jeongin dudaklarını büzdü.
"Kimlik de çıkarmadın yani?"
"Hm hm."
"O zaman... Dur yarın olmaz, cuma günü beraber gidip bu küçük kızın işlerini halledelim."
"Bu kadarını yapmana gerek yok Jeongin."
"Sıkılırım sonra, hem seni bebekle tek bırakırsam elin ayağın birbirine dolanır." Chan bebeğin elini bırakıp koluna koydu elini, nazikçe kolunu okşarken yüzüne bir gülümseme yayılmıştı.
"İlk bebek kucağıma verildiğinde çok korkmuştum, ona bakamayacağım veya ihtiyacı olan şeyleri karşılayamayacağım diye. Şimdi ona bakıyorum ve... İhtiyacı olan şeylere sahip gibi, bir bebeğin olması gerektiği kadar mutlu duruyor. Bunun için sana teşekkür ederim Innie." Jeongin yanağını onun saçlarına yasladı.
"İşim bu benim hyung." Jeongin sütü bebekten alıp Chan'a uzattı. "Sen içir hadi." Chan biberonu akıp az önce Jeongin'in yaptığı gibi bebeğe içirmeye başladı.
Onlar bebekle ilgilenirken Jeongin aklına gelen şeyle ofladı.
"Siktir ya..."
"Bebeğimin yanında küfretme, ne oldu?" Jeongin hafifçe gülse de yüzü tekrar düşmüştü.
"Sınavlarım yaklaşıyor, yedim boku yine."
"Neden telaş yapıyorsun?"
"Derslerim çok kötü çünkü, ciddi anlamda kötü. Hem... Seni yalnız bırakmak da istemiyorum."
"Sorun değil, sınavların önemli sonuçta."
"Sorun şu ki... Sınavlarım için iki hafta falan hiç gelemeyeceğim, cidden hiç. Belki okula giderken uğrarım ama o kadar. Bebeği tutar mısın? Felix'i aramam lazım." Chan dediği gibi bebeği tuttu ve Jeongin'in koşar adımlarla içeri geçişini izledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rockyabye~ Chanin\Jeongchan
FanfictieEskiden yattığı kız bebeği ellerine bıraktığında Chan ne yapacağını bilememişti, Jeongin gelip ikisinin sorunlarıyla ilgilenmeye başlayana kadar Not: Kitap angst ama az angst