Zilin sesi koridorda yankılanırken, Jeongin sonraki gün olacak sınavları için çalışmak adına okuldan çıkabilecek fırsatı bulduğuna sevinmişti ki aklında Woojin gelince duraksadı.
Eğer o işi hemen halledebilirse belki de erkenden gidip çalışabilirdi, önceki gece Hyunjin ile konuşurken kaybettiği vakti telafi etmek için hiç uyumamıştı ve şimdi fazla yorgundu, yine de çalışması gereken sınavları vardı.
Hızlıca ayağa kalkıp sınıftan çıktı ve bahçeye koştu, Woojin'in arkadaşlarıyla her zaman oturduğu çardağı gördüğünde hızlıca oraya yönelmişti.
Çardağa yaklaşıp önünde durdu ve gülümsedi.
"Selam." Woojin'in yanında oturan çocuk da gülümsedi.
"Selam I.N, uzun zamandır görmüyorduk seni. Otursana?"
"Çok isterdim ama Woojin ile konuşmam lazım, gelsene biraz?" Jeongin onun kolunu tuttu ve ayaklanmış sevgilisinin koluna girerek ilerideki ağaçların arkasına çekti onu, ağaçların onları kapattığına emin olunca Woojin dönüp hafifçe öpmüştü onu.
"Düne göre daha solgun duruyorsun, sınavların nasıldı?"
"İyi gibi, Woojin seninle ciddi bir şey konuşmam gerek ama nasıl yapacağımı bilmiyorum." Woojin hafifçe gülümseyip onun elini tuttu.
"Direkt söyle, bir sorun mu var?" Jeongin gözlerini kapattı.
"Seni kıracağım için özür dilerim ama... Ayrılmak istiyorum." Jeongin tek gözünü açıp ona baktığında Woojin'in değişen yüz ifadesini görüp titrek bir nefes aldı. "Bak gerçekten özür dilerim, sen çok iyi bir insansın ama... Bilmiyorum, yapamıyorum işte." Woojin elini onun çenesine koyup baş parmağıyla okşadı sakince.
"Sorun değil Innie, ayrılmak istiyorsan ayrılabiliriz. Aslında... Ben de seninle bunu konuşmak istiyordum, ilişkimiz bitse de içimde kalsın istemiyorum." Woojin bakışlarını kaçırdı. "Ben sanırım erkeklerden hoşlanmıyorum, onlara karşı bir hissim olduğunu veya erkeklerin ilgimi çektiğini düşünmüştüm ama... Hayır, sanırım bunun için fazla düzüm ben." Jeongin gülümsedi.
"Seni kırmamış olmak beni mutlu etti. Arkadaş kalabilir miyiz peki? Bunu sormam biraz tuhaf ama..." Woojin omuz silkti.
"Eskisi kadar yakın olur muyuz bilemem ama kalırız." Jeongin rahat bir nefes verip Woojin'e sarıldı.
"Sen iyi birisin, umarım kendine uygun kişiyi bulabilirsin." Jeongin geri çekildi ve ona son kez gülümseyip koşarak sınıfa girdi.
Eve dönmesi ve çalışması gerekliydi.
Bu kitaptaki Woojin kötü biri değil arkadaşlar ama bunun benim Woojin'e karşı tutumumla alakası yok antisi olmasam da sevmediğim birisi
~♡~
Chan elleriyle kulaklarını kapatıp dizlerini kendine çekti.
Yuqi canı acıdığı için ağlıyordu ve Changbin onu susturmaya çalışıyordu, yine de Yuqi'nin şu an Chan'a ihtiyacı vardı fakat Chan onunla ilgilenemeyecek kadar kötü durumdaydı.
Yuqi'nin ağlama sesi Chan'ı iyice geriyordu, Chan gerildikçe Changbin de geriliyordu ve havadaki gerginlik zaten canı yanan Yuqi'yi daha kötü etkiliyordu.
Changbin bebeği yatağına bırakıp Chan'a yaklaştı.
"Channie, Yuqi benimle susmayacak. Lütfen..." Chan başını iki yana salladı, kendisinin gözlerinden de yaşlar süzülüyordu ve aldığı nefesler titrek bir şekilde geri çıkıyordu.
Çok hızlı nefes almaya başlamıştı, panik atak geçirir gibi.
"Korkma lütfen, bebeğinin daha fazla canı yansın mı istiyorsun?" onun söylediği şeylerle Chan'ın gözyaşları hızlanınca Changbin sıkkınca nefes verip yatakta ağlamaya devam eden bebeği kucağına aldı. "Gel bakalım güzelim, bir şeyler yapabilir miyiz bakmam iyi olur." Changbin bebekle beraber odadan çıktı, bu Yuqi'nin daha fazla ağlamasına sebep olduğu için iyice gerilmişti.
Chan'ın yaşadığı stres yüzünden kendi dolan gözleriyle Yuqi'nin çarptığı başına ufak bir öpücük kondurdu.
"Yuqi bebeğim, lütfen ağlama böyle." onu susturma çabaları boşa giderken dış kapının sesiyle oraya dönmüştü.
Jeongin yorgunca içeri girip yanlarına yaklaştı ve bebeği kucağına aldı.
"Neden ağlıyor?"
"Kafasını çarptı, aslında canı yanmıyor ama korktu ve Chan hyung o kadar gerildi ki Yuqi'yi kucağına alamıyor." Jeongin sessizce bebeğin başını okşadı ve Chan'ın odasına ilerledi.
Yaklaşık dört gündür sürekli olarak gece geç saatte uyuyup üstüne saatlerce ders çalışmaktan fazlaca yorgun düşmüştü fakat yine de bebeği düşürmeden odaya geçmeyi başarmıştı.
İçeri girdiğinde dizlerine sıkıca sarılıp başını gömmüş olan Chan tırnaklarını bacaklarına batırdı.
"Channie, bebeği alman gerekiyor. Yanıma gel de yardımcı olayım." Chan başını kaldırıp onun yorgun gözlerine baktı.
Sessizce ayağa kalktıktan sonra onun yanına gitmiş, Jeongin'in önünde stresli bir şekilde durmaya başlamıştı.
Jeongin bebeğin sırtını hafifçe okşayıp bir elini Chan'ın eline koydu ve bebeğe uzatmasını sağladı.
"Yuqi bir canavar değil, camdan da yapılmadı. Canının yanması, ağlaması veya sana ihtiyaç duyması çok normal. Onu böyle bırakma sadece olur mu?" Chan bebeği onun yönlendirmesiyle kucağına aldı, Jeongin'in bir eli Chan'ın beline düşmüştü ve bebeği düşürmeyeceğine dair güven vermek ister gibi diğer eli Yuqi'nin sırtındaydı.
Chan bebeğini kucağına alıp kollarını ona dolarken Yuqi başını omzuna yaslayıp yavaşça sakinleşmiş, saatlerdir ağlayan bebek Chan'ın omzunda susmuştu.
Yuqi başını iyice Chan'ın boynuna yaklaştırıp hafif hafif iç çekmeleri devam ederken oraya sığındı, Jeongin ise bu görüntüye bakıp istemsizce gülümsüyordu.
"Bak, onun sadece sana ihtiyacı var. Senin de biraz bebeğine ve kendine güvenmeye." Jeongin elini ondan çekip arkadaki yatağa oturdu, yorgunluğu yatağa oturduğunda tekrar kendini belli etmişti.
Chan bebeğinin omzuna ufak bir öpücük bırakıp Yuqi'yi bırakmadan Jeongin'in yanına oturdu.
"Canı yandıysa... Neden ben alınca sustu? Acısını elinden almadım sonuçta." Jeongin onun omzuna başını yaslayıp dibinde duran ve uyumak üzere olan Yuqi'ye baktı.
"Aldın Chan, Yuqi'nin tüm acıları senin yanında son buldu. Canı yanmış da olsa, korkmuş da olsa, mutlu da olsa, her ne olursa olsun yanında olduğunu göstererek tüm acılarını almış oldun. Henüz küçücük bir bebek ama yine de hissediyor, senin kalp atışların onu rahatlatıyor ve annesine seninleyken ihtiyaç duymuyor, kokun onu iyi hissettiriyor. Yuqi sadece senin yanında mutlu Chan, bebeğinin küçük olması onun sana ihtiyaç duyduğu ve tüm olumsuz duyguları seninleyken unuttuğu gerçeğini değiştirmiyor." ikisi arasında bir süre sessizlik oldu.
Jeongin uykuya dalmak üzere olan Yuqi'yi izlerken farkında olmadan Chan'ın omzunda uyumuştu, bunu ilk fark eden odaya onları kontrol etmek için giren Changbin'di.
"İkisi de uyumuş." Chan çenesini Yuqi'nin omzundan kaldırdı.
"İkisi mi?"
"Hm hm, Yuqi'yi bana ver hadi." Changbin yaklaşıp Yuqi'yi kucağına çektiğinde Yuqi biraz mızmızlanıp hafifçe ağlasa da Changbin olduğunu fark edip tekrar susmuştu, Changbin onu yatağına yatırdıktan sonra Jeongin'i kolunun altına almış Chan'ın önünde diz çöktü. "Jeongin'i alması için Hyunjin'i ararım şimdi."
"Burda da kalabilir aslında." Changbin nazikçe Chan'ın dizini okşadı.
"Sınavları var yarın, gitmesi daha iyi." Changbin doğrulup Chan'ın yanağına bir öpücük bıraktı ve odadan çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rockyabye~ Chanin\Jeongchan
FanfictionEskiden yattığı kız bebeği ellerine bıraktığında Chan ne yapacağını bilememişti, Jeongin gelip ikisinin sorunlarıyla ilgilenmeye başlayana kadar Not: Kitap angst ama az angst