HAZEL'İN AĞZINDAN:
Sabah hemşirenin sesiyle uyandım.
''Günaydın.''
Hastanelerden ve o hastane kokusundan nefret ediyordum. Yattığım yerden doğrularak oturur pozisyona geçtim.
''Günaydın'' sesim kısık ve hırıltılıydı.
''Nasıl hissediyorsun kendini?'' dedi otuz iki dişini göstererek. Bu durumda ona yapma bir gülümseme gönderip iyi olduğumu söylemem gerekiyordu ama yalan söylemeyi sevmeyen bir tiptim ben.
''Hissedemiyorum'' diye bildim sadece.
''Taburcu edicektim seni ama istersen biraz daha dinlen'' Olumsuz anlamda kafamı salladım. Daha fazla beyaz oda,beyaz koridor, beyaz önlük kaldıramazdım.
"Bu arada bir bayan seni görmek istiyor" dedi evraklara bakarken. Yataktan kalkıp koridora çıktım. Annemi görmeyi beklemiyordum. Herzaman ki gibi resmi giyinmişti.
"Nasılsın?" dedi o ciddiyetinden tavüz vermeyen sesiyle.
"İyi" diyerek kestirip attım. Annemle genelde en uzun sohbetimiz bu olurdu.
"Neden geldin?" dedim bir okadar annemin geninden gelen ciddiyetimle
"Seni görmeye geldim"
"11 yıl sonra kızını görmeye gelmen ne büyük bir incelik" diye homurdandım. Omuzlarını dikleştirdi ve ben hiç birşey dememişim gibi devam etti.
"İyiysen gidelim."
"Gitmek mi?" diye tek kaşımı kaldırdım.
"Aslında buraya sadece seni görmeye değil seni almaya geldim"
"Beni istemediğini düşünüyordum?"
"Ben senin düşmanın değilim Hazel. Bunları evde konuşcağız şimdi gidelim lütfen" diyerek topuklu ayakabısından gürültü çıkara çıkara yümeye başladı. Adımlarımı hızlandırıp anneme yetiştim. Hastaneden çıkınca siyah son model spor bir arabaya bindi. Benimde binmem için eliyle işaret yaptı. Bir kaç saniye öylece durdum. Camı açıp bana seslendi.
"Hava soğuk üşüyeceksin"
Tabi nerden bilsin benim soğuk havaları sevdiğimi? Arabaya binip kemerimi taktım. Sessizliği bozan annem oldu.
"Baban için üzgünüm" ses tonu hiçde öyle demiyordu.
"Bende"
"Erkek arkadaşın var mı?" gözünü yoldan ayırmıyordu.
"Yok"
"Lütfen olmasında. Rezil olmak istemiyorum"
"Ben mi seni rezil ediyorum?" diyerek sesimi yükseltim.
"Ses tonuna dikkat et Hazel. Kültürlü insanların içerisinde yaşıyorum. Onlar böyle şeylerden pek haz etmiyorlar. Benimle yaşayacaksan diksyonundan tutu giyimine hareketlerine dikkat ediceksin."
"Ne kültür ama" diye söylendim.
"Ve kesinlikle hazır cevap olmayacaksın. Baban gibi dik başlı olduğunu görmek istemiyorum"
Bu söylediği içimdeki boşluğu hatırlattı. Camı açıp rüzgarın saçlarımı okşamasını sağladım. rüzgar tenime her deydiğinde tarifi olmayan bir his içimdeki boşluktan daha fazla baskın geliyordu.
"Kiraz gibi kokuyorsun." annemin sesiyle ona döndüm.
"Hayır ben hep kivi kokarım"
"Biliyorum"
Tabi ya Gece' nin kokusu üstüme sinmişti. Ona teşekkür borçluydum. Sabaha kadar yanımda kalmak zorunda değildi ama yalnız kalmamam için o haliyle sabahı sabah etmişti...Sonunda durmuştuk. Büyük bir evin önünde duruyorduk. Adamın biri koşarak gelip kapımı açtı. Uzaylı görmüş bakışarımla arabadan indim.
Annem önden ben arkadan ilerlemeye başladık. Kapıyı hizmetci olduğunu düşündüğüm bir kadın açtı.
"Hoş geldiniz küçük hanım"
"Küçük hanım mı? Adım Hazel"
Annem uyarıcı bir şekilde boğazını temizledi. Tekrar onu takip etmeye koyuldum. Bir üst kata çıkıp koridorun sonundaki odaya geldik. Odada siyah ve beyaz hakimiyet sürdürüyordu ve oldukca resmiydi.
"Burası odan. Kıyafet dolabın dolu. Makyaj masasının üstünde yeni bir telefon ve makyaj malzemeleri var.şık ve alımlı olmanı istiyorum tam bir hanfendi gibi." dedi ve odadan çıktı. Kapıyı kapatıp dolaba yöneldim. Çoğunluk etek ve elbiseydi ki ben genellikle pantolon ve şort giyerim. Dar paça bir pantolan çıkartıp üstünede ince salaş bir kazak geçirdim. Makyaj aynasına geçip telefonu elime aldım. Kutsal iphone6 nazikce pantolonumun arka cebine koydum. Makyaj mı? Hayır ben makyajda yapmam. Odadan çıkıp geldiğim yoldan geri aşağı indim. Kapıyı açan kadını gördüm
"Annem nerde?"
"Hande hanım salonda Berk Beyle sizi bekliyorlar" kafamı yukarı aşağı sallayıp salon olduğnu düşündüğüm yere gittm. Bu o adamdı annemin babamı aldattığı adam. Beni görünce gülümsedi.
"Sade ve şık olmuşsun"
"Sağ ol"
Annem gene boğazını temizledi.
"Yani teşekkürler" diyerek düzeltim.
"Yarın senin aramıza katılma şerefine bir parti var. İstersen arkadaşlarını davet edebilirsin."
"Ta-tamam. Ben dışarıya çıkabilir miyim?"
"Nereye?" dedi annem tek kaşını kaldırarak.
"Şuan ki durumu sindirmem gerekiyor. Bu yüzden yalnız kalmaya ihtiyacım var"
"Olmaz!" diyerek itiraz etti.
"Hande kızı sıkma.Gidebilirsin ancak 11 den önce evde olmak şartıyla"
"Teşekkürler" diyerek evden çıktım. Arabadan inerken kapımı açan adamın yanına gittim.
"Afedersin abi bi taksi çağırır mısın?"
"Olur mu öyle şey. Ben gideceğiniz yere kadar bırakırım." Diyerek arabaya koştu. Buna itirazım yoktu. Ağır adımlara arabaya bindim.
"Nereye gidiyoruz? "
"Araf kapısı"
"Emin misiniz? Annenizin haberi var mı?"
"Evet. Biraz acele edersek hani"
Kafasıyla onaylayıp aracı çalıştırdı
20 dakika sonra varmıştık.
"Sen burdan git ben gelirim" diyerek arabadan indim. Bara girer girmez gözlerim Gece'yi aradı. Koltukta yayılmış oturyordu. Yanına gidip oturdum.
"Noldu Hazel? Neden geldin?" Dedi telaşlı bir şekilde.
"Seni görmeye geldim " dedim gözlerimi devirerek.
"Beni neden görmek istedin?"
"Annem geldi ve yanında yaşamamı istiyor. Ben hiçbir zaman onun gibi olmak istemiyorum. Ona onun gibi olmadığımı göstermem gerekiyor. Onun istediği bir kız olmayacağımıda..."
"Peki bana burda ne düşüyor? Ne istiyorsun benden?"
"Bana dövüşcü olmam için yardım etmeni istiyorum. Bir nevi kafes dövüşcüsü olmak istiyorum. Senin gibi"Selam bölüm biraz geç oldu. yiyenim doğdu ve ankaradan kayseriye gitmek zorunda kaldık. Şuan kırşehirle kırıkkale yolundayız saat gece yarısı 02.07 gösteriyor. Vallaha yarın ankaraya varınca yazacaktım ama bekletmeyim dedim yolda yazdım. Neyse umarım beğenirsiniz. Teşekürler...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece'nin Elli Tonu
Teen FictionBunu yapmamalıydım. Göz ardı etmeliydim, görmemişim gibi, körmüşüm gibi...Sana hiç bakmamalıydım. Kaçmam gerekirdi, duymamış gibi yapmalıydım, dinememiş gibi, sağırmışım gibi...Kalbimi dinlememeliydim.