GECE'NİN AĞZINDAN:
Sabah telefonumun sesiyle uyandım. Tanımadığım bir numara arıyordu. Uykulu sesime aldırmadan konuştum.
''Alo''
''Gece benim Bengi''
Bir anda kafamdaki çarklar uyku modundan uyanıp dönmeye başladı. Bengi neden beni arıyordu ki?
''Efendim bengi?''
''Gece babam yalan söylemiş hiç bir zaman Hazel'i almaya dönmeyecekmiş. Bende bu yüzden kaçtım'' bir anda yerimden sıçradım.
''Ne yaptın?''
''Kaçtım işte'' dedi bıtkınlıkla.
''Nerdesin şimdi?''
''Hazelin yanına eve geldim ama evde kimse yok''
''Hazel annesinde. Hemen bara gel''
''Tamam hemen geliyorum'' diyerek telefonu bildğiniz suratıma kapadı.
HAZEL'İN AĞZINDAN:
Sabah uyanıp. Banyoya gittim. Ellimi yüzümü yıkayıp üzerime rasgele bişeyler giydim. Aşağı indiğimde herkes sofradaydı Berk amca beni görünce gülümsedi.
''Bizde seni bekliyorduk'' diyerek eline çatalını aldı. Sandalyemi çekip gelişi güzel sofraya oturdum. Açlıktan karnım sincan style ye bağlamıştı ankaranın bağları çalıyordu kanrımda.
''Hazelcim Öykü'yle tanıştın mı?'' Berk amcanın sesiyle lokmamı yutup ona döndüm.
''Hayır'' dedim homurdanarak. Çayımı elime alıp bir kaç yudum içtim.
''Kız kardeşin oluyor'' Berk amca Öykü'le tanıştırmakta ısrarlı gibiydi.
Ağzımdaki lokmaya aldırış etmeden konuştum.
''Benim tek bir kardeşim var adıda Öykü değil Bengi'' Annem uyarıcı bir şekilde adımı seslendi.
''Hazel''
''Sorun değil anne.Yakında alışacak.Emin ol çok iyi anlaşacağız'' Öykü'nün yapmacık hareketleri midemi bulandırmıştı. Göt beyinli nasılda anneme yağ çekiyor. Her ne kadar içsesim -yacılarda inecek var. diye haykırsada sesimi çıkarmadım.
''Senin okulun yokmu?'' diyerek öykü bana döndü.
''Dünde dahil resmi olarak bıraktım.Sen neden burdasın peki? okulun yok mu?'' dedim zeytinle oynarken.
''Özel ders alıyorum'' dedi egoist bir şekilde.
''Ne mutlu sana. Umarım küçükken kurduğun hayellerin gerçek olur doktor öğretmen falan olursun'' ses tonum oldukca alaylı çıkmıştı.
''Babamın holdinginin sahibi olacağım. Sen ne olacaksın'' dedi iğneleyerek.
''Dövüşcü'' diyerek kestirip attım. Üçüde suratıma salak mısın kızım sen bakışı atıyorlardı.
''Hiç hoş bir şaka değil'' annemin sesiyle çatalımı bırakıp tekrar çeyımı elime aldım.
''Şaka olduğunu kim söyledi? Her neyse size afiyet olsun'' fincandaki son çayıda yudumladıktan sonra sandalyemi büyük bir gıcırtıyla iterek masadan kaltım. Odama gidip duşa girdim. Daha sonra duştan çıkıp Pontolan tişört devam ettim. Kendimi yatağa atıp şu son sıralarda olan şeyleri düşünmeye başladım. Babamın ölümüne bile üzelemiyordum. Yada Bengi'nin gidişine. Ve Gece hakkında yanılmışım o aslında iyi biri. Sadece onu çöze bilmek için yakınında olmak gerekiyor. Haytlarımız bir nevi benziyorlar. O bu dünyada nasıl hayatta kalacağının yöntemini bulmuş. O yüzden kalesininin önünde bir barıyer var. Barıyeri aşıp içeri girmediğin sürece kalenin içerisindeki güzellikleri fak edemiyorsun. Ciddi anlamda Gece'nin bana huzur verdiğini hissede biliyorum. Yanımda olmasa bile şuan onu düşünmek içimdeki boşluğu bir nebze dolduryor. Keşke onunla daha farklı şekkilerde tanışıp daha farklı şekilde zaman geçirebilseydim. Ama bunada iğtirazım yok hatta şükrediyorum onu ilk gördüğüm güne. İyi ki diyorum, iyi ki o akşam Bengi beni ikna etmiş ve o bara gitmişim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece'nin Elli Tonu
Teen FictionBunu yapmamalıydım. Göz ardı etmeliydim, görmemişim gibi, körmüşüm gibi...Sana hiç bakmamalıydım. Kaçmam gerekirdi, duymamış gibi yapmalıydım, dinememiş gibi, sağırmışım gibi...Kalbimi dinlememeliydim.