•Bölüm 23•

237 14 6
                                    

HAZEL'İN AĞZINDAN:
"Bara gir ve Gecenin gözlerinin önünde başkasını öp"
"Neden benden bunu istiyorsun? Ben sana ne yaptım?" Ağlamaktan konuşamıyordum.
"Öğreneceksin. ama acele etsen iyi olur" ve gene o dıt sesi.
Geceyi seviyorum lan ben! Ona işkence çektirmek istemiyorum! Onun canı acıdıkca benimkide acıyor! Ama mecburum Bengi için yapmak zorundayım ben söz verdim,onu koruyacağıma...
İçeri girmemle karnımın kasıldığını hissetim. kalabalıkta gözlerimle Geceyi arıyordum ama yoktu. Barmenin masasına oturdum.
"Dövüşcümüz ne içer?"
Barmenin sorusyla gerildim.
"Dövüşcü mü?"
"Evet. seni bir kaç kere dövüşürken gördüm." hüzünle nefesimi dışarı verdim. Gece gibi olmayı istemiştim ben.
"Sadece kendimi denemek içindi. Gece yok mu?"
"Sen Gece'nin yandaşı mısın? Sizi her gördüğümde berabersiniz"
"Hayır sadece dövüş taktikleri veriyordu...-barmenin onunla çıktığımı bilmesine gerek yok-Bak konumuz bu değil Gece'nin nerde olduğunu biliyor musun?" Elindeki bezle bardağı silerken konuştu.
"Bilmiyorum ama patron kesin biliyordur"
Kimdi bu patron? Gece de söz etmişti.
"Kim bu patron?Onu nerde bulurum?" barmen sanki devlet sırrı veriyormuşcasına burnumun dibine girdi.
"Buranın sahibi. Adı Şafak ama ona herkes Tilki Şafak der..."
"Tilki Şafak mı? Neden Tilki?"
"Hayindir, kurnazdır,çıkarları için savaşır. Belalı bir tip. ama Geceyi öz oğlu gibi sever. Geceyi o yetiştiri. Geceyi gören yolunu değiştiryorsa hepsi patron sayesinde. Gerçi Gecde de iş var. sakin durduğuna bakma sinirlenirse neler yapabileceğini gördük."
"Neler yapıyor?"
"Gece bu bara ilk geldiğinde sorunlu bir tipti. önüne geçenle kavga ediyordu. Sanırım psikolojik sorunları vardı. Kendini kesiyor başkalarına zarar vermekten zevk alıyordu sonra patronda eğer başkalarına zarar vermekten zevk alıyorsa onu dövüşçü yapalım demişti. ama şu son sıralar ne olduysa oldu."
"Nasıl yani?"
"Çok değişti o taş kalpli çocuk bir anda kayboldu. dövüşlere sık gelmemeye başladı. mal satmaz yada kullanmaz oldu. etrafında kız göremezdik ama seni ve yandaşlarınızı kendi ekseninde tuttu. kafesde kesin kural vardır biri ölene kadar pes etmek yok Gece her dövüşte kafesten birinin cesedini çıkarıyordu şimdi ise öldürmeyi bırak doğru düzgün dövüşmüyor bile"
"Anladım." gözlerimi devirirken dönme dolapta söylediklerini düşündüm. ben o yüzünü hiç görmemiştim.
"Peki nerde bu Tilki Şafak?"
"Barın -3. katında koridorun sonunda sağda bir oda var. odanın içerisinde büyük bir raf olucak yıllanmış içki kolyekson rafı. rafı biraz sola itersen gizli bir geçit göreceksin oradan açağı inersen patronu bulursun"
"Tamam sağ ol"
Çenesi fazla düşük. masadan kalkıp koridordan 3 kat aşşağı indim. Koridorda soluk ışıktan başka birşey yoktu. dubarları rütübetlenmişti ve dardı. Işığın fayda etmemesi canımı sıkmıştı.karkoridorun sonuna gelince derin bir nefes tutup sağ daki odaya girdim. koridora kıyasla daha parlak bir ışığı vardı ve hiç pencere yoktu. Karşıdaki içki rafı ve tahta masa ve sandalyeler tuhaf bir ortam oluşturmuştu. tablo eksik diye düşündüm. rafın sağına geçip var gücümle sola doğru ittirdim. Barmen haklıydı aşşağı doğru inen başka bir yol vardı. duvarların arası darve tozluydu üstüne üstelik örümcek ağ doluydu. duvardan destek alarak ahşap merdivenlerden aşağı indim. merdivenin hemen bitiminde kapı vardı acaba tıklayarak mı içeri girmeliydim? Evet tıklamalıydım. kapıyı iki kere tıkladıktan sonra komut beklmeden açı verdim. oturma odasını andıran bir odaydı. cam yoktu onun yerine havalandırma boşluklar vardı.
"Sende kimsin?"
Bu kaba sesle aradığım kişi olduğunu düşündüğüm babam yaşında bir adamı koltukta gazete okuyor olduğunu fark ettim. içeri gitip kapıyı kapadım.
"Ben Hazel..." cümlemi kahkahasıyla böldü.
"Tuhaf yabancı bir isim" dedi gazetesini masaya bırakarak
"Evet yabancı bir isim annem koymuş ama türküm ve adımın yabancı olması bence normal tuhaf olan sana tilki demeleri ki ben sende tilkilikten çok tonton bir dede görüyorum" başta şaşırmaya birlikte sinirlenmişti ama sonra tekrar kahkaha attı.
"Sen şu kızsın. benim iznim olmadan kafesimde dövüşüp bana para kazandıran"
Ben ona para mı kazandırmıştım? Konuyu dağıtırcasına konuştum.
"Gece nerde"
"Gece mi? O gitti. herşeyi bırakıp gitti" cümlesiyle başımdan aşşağı kaynar sular dökülmüştü.
"Nereye gitti?" Sesim çatalamıştı sertce yurkundum.
"Bilmiyorum uzaklara olabilir"
"Gidemez! Yapamaz! Beni bırakamaz!ona bu kadar alışmışken olmaz!"
"Seni şimdi hatırladım. sırf Gece senin yanında olabilmek için işini aksatıyordu. sen onun hayatını mahvediyorsun küçük kız. benim yaptığım duvarı enkaz haline getirdin!"
"Gece sizler gibi değil biliyorum"
"Hayır. sen sadece Gecenin iyi biri olduğuna inanmak istyorsun. biç bir şeyden haberin bile yok senin!"
"Tüm bunlar yalan! O iyi biri! Seninle bunu tartışmayacağım. senden tek isteğim nerde olabileceğine dair bilgi vermen"
"Gece benim eserim ve sen onu değiştiryorsun bilsemde sana hayatta söylemem"
"Ortada yok ken ne işine yarar ki? Bak lütfen ben çok kötü birşey yaptım ve onunla konuşmam gerekiyor. hiç mi gittiğ yerle ilgili tahmin yürtemezsin?" Sesim kısılmıştı yalvaran gözlerle baktım. birkaç saniye durduktan sonra cevapladı.
"Şehrin dışındaki ormanda kulübesi var orada olabilir."
"Tamam teşekkürler"
"İyilik olsun diye yapmıyorum. gece bana lağzım onu geri getir"
"Getireceğim" dedim ve geldiğim yoldan koşarak barın üst katına çıktım. kendimi bardan dışarı attığımda telefonum çaldı özel numara arıyordu.
"Efendim?"
"Lanet olasıca nereye kayboldun bir anda?"
"Geceyi aradım. Gece gitmiş duydun mu beni?!"
"Gitmiş mi? Hemen pes mi etti? Hahahahah bu düşündüğümden daha kolay oldu"
"Rahat bırak artık beni!"
"Şşşii yerini biliyor musun?"
"Hayır. o gitti Allahın belası senin yüzünden!"
"Umarım doğruyu söylüyorsundur. artık sana ihtiyacım kalmadı o bukadar savunmasız haldeyken işini bitireceğim."
Gözlerimden akan yaşı umursamadan tısladım
"Ne istiyorsun ondan. onu rahat bırak"
"Ölmesini istiyorum ve o ölene kadar bana huzur yok. sen haberleri takip etmeye bak. Zira onu televizyonda yada gazetede son görüşün olabilir. hahahah başlıkları hayal edebiliyorum; Gece Karan (21) ölü bulundu. Genç çocuk cinayete kurban gitti. polisler hala cinayeti işleyen kişiyi arıyorlar. nasıl ama?"
"Orospu çocuğu!" Ve yine o dıt sesi.
Ağlamam şiddetlenirken taksi durdurup evi tarif ettim saat çok geç olmuştu.
"Ablacım iyi misin?"
"İyiyim lütfen biraz acele edermisin eve gitmek istyorum"
"tamam abla"
Eve geldiğimde Batın ve Bengi oturyorlardı. Bengi ayağa fırladı.
"Bu ne hal?"
"Ge-gece gitmiş." hıçkırık tutmuştu. yanaklarım ıslanırken elimin tersiyle sildim
"Neden?"
"Biz ayrıldık ve oda gitti. nereye gittiğini bilmiyorum. çok korkuyorum Bengi ona birşey olmasından"
"Abim gittimi?" Batın ayaklanmıştı.
Belli belirsiz kafamı salladım.
"Neden ayrıldınız" dedi
"Hepsi benim suçum. benim yüzümden" diye mırıldandım.
"Merak etme onu buluruz ağlama lütfen abim bu çıkar biryerden" Batının beni teselli etmesi yetmiyordu. ya onu bulamazsak? Ya o herif Benim kaderime dokunursa? Düşüncesi bile kanımı donduruyordu.
"Ben odamdayım" dedim yorulmuş sesimle. Cevaplarını beklemeden koşarak odama gittim. uyumayacaktım uyuyamazdımda zaten. bir umut bekliyecektim. camı açıp yatağa girdim. belki gece gelirdi camdan içeri girer yanıma uzanırdı. gelmezse dedi iç sesim o zaman ne olacak? Sabah ilk işim onu aramaya başlamak olacak.
BENGİ' NİN AĞZINDAN:
"Bu kötü oldu ya. Hazel bunu kaldıramaya bilir" dedim üzüntüyle. öyleydi Hazelin sevdiği herkes gidiyordu.
"Bende çok üzüldüm. Gece giderse dönmeye bilir öyle berbat bir huyu var"
"Hiç yardımcı olmuyorsun"
"Affedersin meleğim"
Meleğim mi?
"Derken?"
"Biz okadar şey yaşadık buna bir isim koymak gerekir aşkım"
"Hösst daha kaç gün oldu hödük?"
"Haklısın daha kaç gün oldu ve sen benimle sevişiyorsun hemde isteyerek"
gözlerimi devirdim. ben nasıl biri olmuştum böyle? Yankıyı bukadar çabuk unutmayı ummuyordum. yada bu ruh hastasına bağlanmayı. sahi ben ona cidden bağlanmışmıydım ki? Tamam belki biraz hoşlanıyor olabilirim-biraz mı?- tamam hoşlanıyorum ama off sustum ben.
"Tamam gerizekalı sen kazandın istediğin oldu"
"Sonunda" diyip yanağımı öptü. ya ama yerim vallaha bak ya-lan acaba aşık mı oluyorum?-
"Sana aşık olmadan git artık" dedim söylenerek. bir anda gözlerinin içi parladı.
"İyi geceler küçük sevgilim"
"İyi geceler"
HAZEL'İN AĞZINDAN:
Gece boyunca gözümü dahi kırpmamıştım. kuruyan göz pınarlarım ağrıyor ve yanıyordu. Gece bitmek üzereydi ve o hala gelmemişti telefonda bilmem yüz kaçıncı kez onu aramıştım ama telefonu kapalıydı. İki yüz bilmem kaçıncı mesajımı attım.
-korkuyorum koca yürekli çocuk karanlık beni boğuyor ,gece üstüme sinmiş durumda ve sen hala yoksun. lütfen bu bilmem kaçıncı mesajımı alınca bana geri dön çünkü gece'nin sessizliğinde boğuluyorum hatta iliklerime kadar GECE'NİN VERDİĞİ ZÜLÜMÜ HİSSEDİYORUM.

YORUM İSTİYORUM DOSTLAR. :D

Gece'nin Elli TonuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin