"Düşmek" kesit

38.8K 1.1K 100
                                    

"Sizin yardım etmenize gerek yok, odanıza çıkın lütfen." diyerek elimdeki bıçağı almış ve yeşillikleri doğramaya başlamıştı mutfaktaki kadınlardan biri. Kafam o kadar çok doluydu ki ne yapacağımı şaşırmış bir haldeyim. Bütün gece ağlamıştım, telefonu almaya bir daha gidememiştim bu yüzden bir yandan da ailemi düşünüyordum. Toplu olan etrafı tekrar toplamaya çalışmıştım, mutfağa girip sürekli kadınların ellerinden işlerini alıyordum ama hiç biri iş yapmama izin vermiyorlardı.

"Siz başka bir şeyle ilgilenseniz de olur, ben doğrarım hepsini." demiştim bıçağa doğru uzanırken ama kadın tekrar izin vermemekte kararlıydı. Bıkkın bir şekilde yüzüme bakmıştı.

"Siz bizim başımızı yakacaksınız," diye söylenmişti sessizce. "Azad beyi başımıza sarmaya mı çalışıyorsunuz? Odanıza gidin lütfen."

Mutfaktan çıktıktan sonra merdivenlere doğru yönelmiştim. Mutfaktaki kadınlar varlığımdan rahatsız olmuşlardı, kim bilir hakkımda neler düşünüyorlar diye düşünmeden edememiştim. Buket'imi çok özlemiştim. Annemi, babamı çok özlemiştim. Annemle en son konuştuğumuzda babamın durumunun çok kötü olduğunu söylemişti, işi gücü saldı seni arıyor demişti. Babam sürekli ağlamış, annem bunları anlatırken bile ağlamıştı. Nerede olduğumu söyleyemiyordum, anneme de nerede olduğumu bilmediğimi söylüyordum. Bunu ona nasıl söyleyebilirim? Babam buraya gelirse neler olurdu, bu sefer onu nasıl koruyabilirdim?

"Bir kaç gün sonra."

Azad'ın sesini duyduğumda merdivenlerin ortasında öylece donup kalmıştım. Dünden beri ondan kaçıyordum ama bu kaçma diğerlerinden farklıydı. Onun annesine söylediklerinden sonra diğer tüm şeyleri kenara koyarak onu o konuda haksız yere suçladığımı düşünmüştüm ve bu vicdanımı sızlatmıştı. Bir yandan da ona vurmuştum ama onun bana yaptıklarını düşündükçe benim ona yaptığım şey daha hafif kalıyordu. Ailemi rezil etmişti, onları çok üzmüştü. Beni de zorla buraya getirmişti ve günlerdir de burada tutmaya devam ediyordu.

"Acelesi yok." dediğinde onu merdivenin başında görmüştüm. Benimle göz göze gelmişti ve beni karşısında görür görmez siyah gözlerinin parladığıına şahit olmuştum. Yüzündeki ifade hiç değişmemişti ama gözleri bir an da parıldamıştı.

"Kapat." derken kulağındaki kulaklığı çıkarmıştı. Üzerinde siyah takım elbisesi ve siyah gömleği vardı. Kolunda daha önce görmediğim bir saat takmıştı.

"Uyuyorsundur diye odana uğramamıştım." demişti bana doğru yaklaşıp karşımda dururken. Zaten boyu uzundu böyle ben alçakta o yüksekte olunca daha da uzun görünmüştü. Bana kızgın değil miydi? Ona vurduğum için, onu suçladığım için, ondan nefret ettiğimi söyleyip durduğum için bana öfkeli değil miydi? Nasıl böyle hiçbir şey olmamış gibi ışıldamıştı gözleri?

Sessiz kalmıştım. Ben özür dilemekten çekinen biri değildim, hatam olduğunda özür dileyebilirdim ama şimdi bu durumda nasıl yapabilirdim bunu? O bana neler yapmıştı, şimdi ona karşılık verdim diye nasıl kendimi bu kadar suçlu hissedebiliyordum?

Kafam da düşüncelerim de duygularım da allak bullak olmuş bir haldeydi. Merdivenleri yavaşça çıkmaya başlamıştım. En iyisi o odaya kapanmaktı benim için. Bu evden kurtulana kadar da çıkmamak yararıma olacak gibiydi. Azad onun yanından geçtiğim sırada kolumu tutup gitmeme engel olmuştu ama bu sefer tutuşu dünkü gibi sert değildi.

"Yüzüme bak," demişti içten bir sesle. Normalde onun söylediği hiçbir şeyi yapmazdım ama o an suçluluk duygusuyla gözlerimi merdivenlerden alıp ona bakmıştım.

"Ben ne yapıyorsam seni sevdiğim için yapıyorum," derken hafifçe bana doğru dönmüştü. "Bana karşı içinde hiçbir sıcaklık olmadığını biliyorum ama zamanla sen de beni seveceksin."

"Nereden biliyorsun bunu?" diye sorarken öylece gözlerine bakmıştım. Kötü bir niyetle ya da öfkeyle sorulmuş bir soru değildi bu. Sadece bunu bana ilk söyleyişi değildi ve sanki adını söylercesine emin konuşuyordu. "Ya sevmezsem seni? Ya boşuna uğraşıyorsan?"

"Nida, söyledim sana," demişti kararlı bir şekilde yüzüme bakmayı sürdürürken. "Sen benimsin, kalbinin beni sevmekten başka hiçbir seçeneği olmayacak. Ne kadar kaçarsan kaç, çıktığın her sokağın sonunda benim kalbimi bulacaksın."

"Yaptığın her şey gibi düşüncelerin de yanlış," derken kolumu yavaşça ondan çekmiştim ve o engel olmamış, kolumu bırakmıştı. "Benim evimi değiştirdin, aile düzenimi değiştirdin, hayatımı değiştirdin, herkesin içine korku doldurdun ama gücünle sadece bunları değiştirebilirsin. Birinin kalbini değiştiremezsin, onu değiştirmeye senin bile gücün yetmez."

Gözlerinden umutsuzluk geçer, yüzü asılır diye düşünmüştüm ama aynı ifadeyle bana bakmaya devam etmişti. O kendi söylediklerine o kadar çok inanıyordu ki onun tek gerçeği kendi kurduğu cümlelerdi. Gözlerim ondan alıp bir adım attığım an da ayağım feci şekilde takılmıştı ve öne doğru savrulmuştum ama Azad'ın kolumu tutmasıyla düşmekten kurtulmuştum. Saçlarım yüzüme doğru düşerken ona doğru bakmıştım, o da bana bakıyordu.

"Yolunun her zaman bana çıkacağını söylemiştim." demişti, parmakları tenime dokunduğunda vücuduma yayılan soğukluk beni üşütmüştü.

"Bir daha düşersem tutmayacağını da söylemiştin ama." derken meydan okurcasına gözlerine bakmıştım. Onunla ikinci karşılaşmamızda düşeceğim sırada beni tutmuş ve bir daha aynı şey olursa tutmayacağını söylemişti.

"Sana yenildiğimi de söylemiştim," demişti Azad kolumu yavaşça bırakırken. Dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme vardı. "Bin kez düşsen, bin kez tutarım seni."

Bu bir kestirir :) Yeni bölüm günlerimiz her pazar akşam saat 10 da :) Pazar günleri sizi burada beliriyor olacağım :)

SEVECEKSİN  (Köy serisi I ) TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin