Bahçede çıkan tartışma, Buket'le bir kaç saniye bakışmamıza neden olmuştu. Oturduğumuz koltuktan kalkıp hızla cama doğru koşmuştuk. Babam sabah Ahmet beyin yanına gitmişti, ne yaşamış olursak olalım hayatlarımıza devam etmek zorundaydık ve o da işini yapıyordu. Annem de konağa yemek yapmaya gitmişti, henüz sabahın erken saatleriydi, ben konaktan çıkıp eve girdiğimde kimsenin uyanmadığını görünce hemen bir duş alıp üzerimi değiştirmiştim."Bu kadına ne olmuş böyle, neden ağlıyor?" diye sormuştum kendi kendime camdan bahçeye doğru bakarken. Orta yaşlarda olan bir kadın ağlayarak kapıdaki mgörevlilere bir şeyler anlatıyordu ama adamlar asık bir yüzle onu bahçeden çıkarmak istiyorlardı.
"Bilmiyorum ama çok ağlıyor, bir acısı var belli ki." demişti Buket, kısık bir sesle. Daha fazla izlemeye gönlüm el vermediğinde tülü kapatacaktım ki adamlardan birinin kadını ittirdiğini görmüştüm. Kadın dengesini kaybedip geriye doğru düştüğünde dudaklarım aralanmış, hiç beklemeden kendimi evin kapısına doğru atmıştım.
"Nida!"
Arkamdan seslenen Buket'i umursamadan evin kapısını açmış ve bahçeye doğru koşmak için hazırlanmıştım ama konaktan tüm heybetiyle çıkan Azad'ı gördüğümde adımlarım yavaş yavaş durmuştu. Onun hemen arkasında babam ve Dilber hanım vardı. Babamın yüzündeki ifadeden kadına acıdığını görebiliyordum ama Azad ve annesinin yüzünde soğuk ifadeden başka hiçbir şey yoktu. Sanki düz duvara bakıyor gibiydiler. Azad kendini toplamış görünüyordu, siyah gömleğini giymişti, sabahkinden daha canlıydı.
"Ne oluyor?!" diye sert bir şekilde sormuştu Azad, yere tutunarak ayağa kalkan kadının karşısına dikilirken.
"Azad ağa, oğlum adına özür dilerim!" diyerek ağlıyordu kadın. Bu cümleyi duyar duymaz kalbim sızlamıştı. Bu kadın o adamın annesi miydi? Dün Azad'ı vuran ve diğer şeyleri yapan adamın...
"Senin özrünün ne önemi var? Oğlun benim oğluma silah çekme cesaretinde bulundu!" diye araya girmişti Dilber hanım, soğuk bir ses tonuyla. Kadına olan bakışları öyle kötüydü ki, keşke şu an uyuyor olsaydım ve bu olanlara şahit olmasaydım diye düşünmüştüm.
"Yalvarırım hanımım, ne olur!" diyordu kadın, "Dün geceden beri ortalarda yoktur yavrum, siz aldıysanız bir yerlere götürdüyseniz ne olur bırakın onu! Polise de gittim, bana eğer polisten önce o aile bulursa asarlar çocuğunu dediler, bir anne olarak yalvarıyorum bırakın cezasını devlet versin!"
"Burada devlet biziz."
Bu ses, tüm bahçeyi doldurmuştu. Ahmet bey arkasında bir kaç adamla birlikte konaktan yavaş adımlarla çıkarken, rahat bir tavırla oğlunun karşısında yalvaran kadına doğru bakıyordu. Bu kelimeleri o kadar rahat söylüyordu ki, yıllardır yanlarında olmama rağmen ben bile şaşırıyordum. Hiçbir zaman onlara bu kadar dikkat etmemiştim, ne kadar vicdansız insanlar olduklarını hiç bu kadar yakından görmemiştim.
"O zaman onun yerine beni cezalandırın!" diye bağırmıştı kadın. Gözyaşları durmadan akıyordu. Kalbim bu olanlar karşısında öyle acıyordu ki, ellerimi sıkıca birbirine bağlamıştım.
"Evine git," demişti Azad, keskin bir sesle. "Oğlun kendi sonunu kendi hazırladı."
Azad, arkasına dönüp arabasına doğru gideceği sırada kadın ona doğru öfkeyle bakmıştı.
"Neden?!" diye sesi çıktığı kadar haykırmıştı kadın. "Benim oğlum senin gibi bir cani değildir! Senin gibi adam öldürüp yıllarca hapiste yatmış biri de değildir! Tüm bu canilikleri sen ve ailen yaptınız, biz kendi halimizde insanken neden benim oğlum günah keçisidir, neden onun hayatıyla oynarsınız?!"
Kanım donmuştu.
Bahçedeki tüm görevliler birbirlerine tuhaf ama sakin bakışlar atarken, benim gözlerim hafifçe irileşmişti, kadına şaşkınlıkla bakıyordum. Sanki onun söylediği şeyler beni olduğum yerde bir kalıp buza çevirmişti. Birini öldürmek mi? Azad birini bu hayattan koparıp hapiste mi kalmıştı?
Titreyen bacaklarıma bir kaç adım geriye doğru attığımda ayağıma bir şey takılmış ve yuvarlanarak küçük bir ses çıkarmıştı. Azad öfkeli bakışlarını kadından alıp bana doğru yönelttiğinde onunla göz göze gelmiştik. Beni gördüğünde başını çok hafif bir şekilde yana doğru yatırmıştı, gözlerinden farklı bir ifade geçmişti ama yüzündeki o soğukluk aynı şekilde duruyordu.
Ben aptaldım. Ben koca bir aptaldım. Onun bir kaç güzel kelimesiyle nasıl bir aile olduklarını hemen de unutmuştum. Kızgındım, kendime o kadar çok kızgındım ki ellerim titriyordu. O adamı dün gece Azad'ın yanındaki adamlar alıp götürmüştü, annesine söylemiyorlardı ama belki de onu çoktan öldürmüşlerdi. Çünkü bu aile böyleydi, ben bunu ne çabuk unutmuştum.
Azad'ın gözlerine bakmaya devam ederken parmağımdaki yüzüğü titreyen elimle çıkarmış ve avucumun içinde sıkıca tutmuştum, bunu yaptığımda Azad gözlerini bir kaç saniye kapatmıştı, açtığında eskisinden daha da korkutucu bir şekilde bakıyordu.
"Götürün!" diye bağırmıştı gözlerime bakarak. Sesi öyle yüksekti ki yüreğim titremişti. Bahçedeki herkesi buz kesmişti sanki, onun ailesi dışında herkes korkuyordu.
"Benim gibi bir caninin neler yapabileceğini göstereceğim ona!"
Gözlerime bakmaya devam ediyordu, alyansının takılı olduğu eli sıkı bir yumruk halini almıştı.
Bu bir kesittir, yeni bölüm en kısa zamanda :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVECEKSİN (Köy serisi I ) Tamamlandı
RomanceAzad Karan, yüreğinin tam ortasına kor gibi düşen Nida'nın aşkıyla yanıp tutuşmaya başlamıştır. Ateşi bir türlü dinmiyordur çünkü Nida onun yanından bile geçmek istemeyen, köydeki diğer insanlar gibi ondan korkan bir kızdır. Aşkının karşılığını ala...