"Kaçış"

79.4K 2.7K 863
                                    

Annem kahvaltı tabağıma masadaki her şeyden doldurmuştu ama iştahım yoktu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Annem kahvaltı tabağıma masadaki her şeyden doldurmuştu ama iştahım yoktu. Elimdeki çatalla tabağın etrafında daireler çizip duruyordum. Huzursuzdum, iki gündür evden çıkmıyordum ama yine de huzursuz hissediyordum kendimi.

"Anne, baba." demiştim birden gözlerimi tabakan alıp onlara doğru bakarken. Annem ve babam bana baktıklarında elimdeki çatalı yavaşça masanın üzerine bırakmıştım. "Lütfen buradan gidelim. Kendimi çok kötü hissediyorum, her an başımıza kötü bir şey gelecekmiş gibi korkuyorum. Lütfen bu konaktan uzaklara gidelim, ben deçalışıp size destek olabilirim."

Onlara nasıl anlatabilirdim bilmiyordum. O adamı her gördüğümde nasıl korktuğumu, sırf aileme bir zarar gelir diye karşısında yaprak gibi titrediğimi, onun buz gibi havasının beni üşüttüğünü. Bunları anne ve babama nasıl tarif edebileceğimi bilmiyordum. Onlara tek söyleyebileceğim bu evden gitmek istediğimdi.

"Nida, iki gündür neyin var kızım senin böyle?" diye sormuştu babam, üzgün bakışlarla yüzüme bakarken. "Ne yemek yediğin var ne de evimizi güneş gibi aydınlatan o neşen yerinde. Şimdi de buradan gidelim diye tutturdun."

"Baba..."demiştim uzanıp babamın elini tutarken. "Ben bu insanlardan çok korkuyorum. Köydeki diğer insanlar en azından onlardan uzakta yaşıyorlar ama biz her gün onların yanındayız. Dilber hanım her gün annem de dahil tüm çalışanlara bağırıyor, Ahmet beyin geçen hafta iki cesetten bahsettiğini duydum baba... Burası bize göre değil, onların oğlu da onlar gibi, bana çok kötü davranıyor. Gidelim buradan."

Babamla ne zaman konuşsam bir çocuk gibi karşısında ağlardım, yine öyle olmuştu ama bu sefer iki günün patlamasını yaşıyordum. Babam da bu kadarını beklemediği için şaşkınca bakmıştı bana ama sonra hemen toparlanıp oturduğu yerden kalkmış ve yanıma gelip beni kolları arasına almıştı. Annem de oturduğu yerden dolu gözlerle bakıyordu.

"Nida, biraz daha sabret kızım. Bana biraz daha zaman ver, evimizi geri alabilmek için biriktirmem gereken çok az bir miktar kaldı. Onu da biriktirir biriktirmez bir dakika bile daha fazla durmaz gideriz buradan. Bana güveniyorsun değil mi?" diye sorarken saçlarımı okşamıştı babam. O bana sarılıp bunları söylerken, sesindeki o çaresizliği iliklerime kadar hissederken nasıl ısrar edebilirdim? Sessiz kalmıştım, gözlerimi sıkıca kapatmıştım.

"Güveniyorum baba." diyebilmiştim boğuk bir sesle.

"Dilber hanım ve Ahmet bey zaten binde bir görülüyorlar kızım, onları ben bile zor görüyorum." demişti annem yumuşacık bir sesle. İkisinin de beni yatıştırmaya çalıştıklarının farkındaydım. "Azad beyin de iki gündür eve doğru düzgün uğradığını görmedim, sabah şirkete gidiyor akşam da odasına çekilip içiyormuş, yemeklere bile katılmıyormuş. Ailesi onu zor görüyorken biz hiç göremeyiz, gördün mü endişelenecek hiçbir şey yok birtanem benim."

"Ve Nida, Ahmet beyi konuşurken duyduğun konuyu bir daha hiç açmamak üzere kapatıyoruz ve buradaki herkes bunu unutuyor. Ne iş yaptıkları Allah ve onların arasında yavrum, ne biz ne de köydeki diğer insanlar onlara engel olamazlar. Polisler onların dostu, onları suçlayacak hiçbir şey bulamazsın. Şimdi her şeyi bir kenara bırakıp kahvaltımızı yapalım, seni böyle gördükçe kendimden daha çok nefret ediyorum." demişti babam, boğuk bir sesle. Babama daha da sıkı sarılmıştım. O her zaman kendini suçluyordu, iflas edip bizi buraya mecbur ettiği için gece gündüz suçluluk duygusuyla yaşıyordu. Hiçbir zaman babamın üzerine bu kadar gitmemiştim, buradan gidelim diye bu kadar ısrar etmemiştim ama içimdeki o korku bana babamın duygularını unutturmuştu. Kendimi toplamam gerekiyordu, ne annemi ne de babamı kendi korkularım için daha fazla üzmemem gerekiyordu. Babamla sarıldıktan bir süre sonra herkes kahvaltısını yapmıştı ama kimse konuşmuyordu. Her zaman neşeyle dolu olan evimiz hüzünlü bir hale bürünmüştü ve ben bu hüznün daha büyük acılara açılacak olan bir kapı olduğunun henüz farkında değildim. Hiç kimse değildi. Korkumun çok yerli bir korku olduğunun kimse farkında değildi, ben bile.

SEVECEKSİN  (Köy serisi I ) TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin