AZAD KARAN
Ellerimin arasında duran buz gibi eli sıkıca tutuyordum. Gözyaşlarım durmadan yanaklarıma doğru akarken, sessizce iç çekiyordum. Sanki nefesim kesiliyormuş gibi nefes almakta zorlanıyordum. Buğulu gözlerim Azad'ın yüzünden hiç ayrılmıyordu, gözlerini açacağı anı bekliyordum.
"Ağlama artık, harap oldun kaç saattir." demişti Ömer, acı bir sesle. Bana doğru gelip elini omzuma koyduğunda gözlerimi sıkıca kapatmıştım. Elimde değildi, onu böyle görürken nasıl ağlamazdım? Elimden hiçbir şey gelmiyordu.
"Ömer," derken gözlerimi yavaşça aralamıştım. Sesim boğuktu, kısıktı. "Neden böyle oldu? Düşünüyorum ama tam olarak parçaları birleştiremiyorum, Ahmet beye vereceğim bardaktaki ilaç neydi?"
"Çok kuvvetli bir zehirmiş," derken yutkunmuştu Ömer. Üç saat önce Azad üzerime doğru bayıldığında ilk işim telefonunu cebinden alıp doktoru aramak ve eve çağırmak olmuştu. Hemen ardından Ömer'i de aramıştım, nişan kutlamasını ve diğer her şeyi bırakıp hemen buraya gelmişti, tabii gelmesi uzun sürmüştü çünkü köy buraya uzak bir yerdi. O geldiğinde doktor da ayrılmak üzereydi ama ben şoktan ne olduğunu bile soramamıştım, Ömer doktorla oda dışında konuşmuştu.
Ömer o bardaki ilacın bir zehir olduğunu söylediğinde, Azad'ın elini istemsizce daha da sıkı tutmuştum. Ama bu sefer de iç çekişlerim hıçkırıklara dönmüştü. Kendime engel olmaya çalışıyordum ama az kalsın onu kaybedecek olmamın verdiği korku beni adeta deliye çevirmişti. Benim suçumdu, ona o bardağı ben vermiştim.
"Doktoru sadece beş dakika bile geç arasaydın her şey için çok geç olabilirdi." demişti Ömer, "Senin sayende hayatta, senin sayende nefes alabiliyor."
Başımı ağlayarak iki yana doğru sallamıştım. Kalbimdeki ve omuzlarımdaki bu yük, beni eziyordu. Benim yüzümden bu haldeydi, ben biraz daha dikkatli olsaydım o kadın bardağa zehiri koyamazdı. Ama dikkatsizdim, etrafta koşup duran bir çocuk gibiydim.
"Azad bardakta zehir olduğunu anlamıştı, o yüzden babasına vermeme izin vermedi," derken sesim titrek çıkıyordu. Sıcak gözyaşları yanaklarımdan süzülüp Azad'ın eline doğru damlıyordu. "Ama neden? Neden bile bile kendisi içti? Neden bunu yaptı?"
Ömer de benim gibi yere dizlerinin üstüne çökmüş ve Azad'ı izlemeye devam etmişti. Üç saatte olsa, üç gün de olsa o uyanana kadar buradan kalkmak istemiyordum. Uyandığı zaman defalarca kez özür dilemek istiyordum, sarılmak istiyordum.
"Suç senin üstüne kalacaktı." demişti Ömer, onun da sesi kısık çıkmıştı. Azad'ın bu fedakarlığı onun da canını çok yakmıştı. "Bardağı geri gönderse ya da alıp gitse bile dayım saf biri değil, bir şey olduğunu anlayacaktı ve hangi yola giderse gitsin seni aklayamazdı."
"Aklamasaydı Ömer," diyerek Ömer'e doğru bakmıştım. "Ben kendimi bir şekilde savunabilirdim, bunu kendine nasıl yapar?"
"Kendini savunabilir miydin gerçekten?" diye sormuştu Ömer gözlerime bakarak. Gözlerinde çaresizliğin izleri vardı. "Nişan gecesi, dayımı seven herkes oradaydı. Eğer öyle bir suçlamayla karşı karşıya kalsaydın tek kelime bile etmene izin vermezlerdi. Dayım için canını verebilecek ve can alabilecek çok insan vardı orada. Azad hangi birine engel olabilirdi? En akıllıca bulduğu şeyi yaptı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVECEKSİN (Köy serisi I ) Tamamlandı
RomanceAzad Karan, yüreğinin tam ortasına kor gibi düşen Nida'nın aşkıyla yanıp tutuşmaya başlamıştır. Ateşi bir türlü dinmiyordur çünkü Nida onun yanından bile geçmek istemeyen, köydeki diğer insanlar gibi ondan korkan bir kızdır. Aşkının karşılığını ala...