İhanet (part II)

17.7K 1K 89
                                    

22:12'de yazmaya başladım.



Üç gün geçmişti. Azad çok iyiydi hatta eskisinden hiçbir farkı yoktu, kendini toplamıştı. Ailesi o tartışmadan sonra buraya bir daha gelmemişlerdi ama Dilber hanım her gün bir kaç kez Azad'ı arıyor, Azad annesinin aradığını görünce telefonunu ters çeviriyor ya da hiç görmemiş gibi yapıyordu. Ailesine karşı çok öfkeliydi, kırgındı. Bu konuda onunla hiç konuşmamıştık, benim ona onun da bana söyleyebilecek hiçbir şeyimiz yoktu. Ben de onlara karşı öfkeliydim, kırgın değildim çünkü o kadar kötüydü ki kalpleri onlara kırılmam sadece saçmalıktan ibaret olurdu. O kadar kötü kalpli insanlardan ne gibi bir iyilik bekleyebilirdim?

En çok da kendime öfkeliydim. Buket'in nişanının olduğu gece Ahmet beyin bardağını ben götürmemeliydim. Beni öldürmeye bile kalkmış birinin ayağına bardağını götürerek büyük bir hata yapmıştım ve bu hatamın bedelini de Azad ödemişti.

"Bir şey mi oldu anne?" diye sorarken sesim endişeli çıkmıştı. Uzandığım yataktan doğrulurken kalbim korkuyla çarpmıştı. Annemin sesi hiç iyi gelmiyordu, hasta gibiydi.

"Yok kızım, grip olmuşum nişan gecesinden beri bir yorgunluk vardı üzerimde, hastalığa döndü." demişti annem öksürürken. Annem sık sık hasta olan biri değildi ama hasta olduğu zaman da çok ağır oluyordu. Babam, Azad'ın şirketinde şoför olarak çalışıyordu bu yüzden annem evde yalnızdı.

"Ben sana gelip çorba yaparım, hazırlanıp geliyorum hemen." derken yataktan kalkıp banyoya doğru ilerlemeye başlamıştım. Kalkar kalkmaz kasıklarıma vuran sancıyla kaşlarım çatılmıştı. Regl dönemi sancılı geçen kadınlardan biri de bendim. Bu dönemlerim bazen sancıyla yetinir bazen de beni yataklara bile düşürürdü.

"Gelme Nida," demişti annem, zaten ondan da böyle bir cevap bekliyordum. "Kocan ne der kızım, her gün geliyorsun zaten."

Annem böyle söylediğinde içten içe üzülmüştüm, Azad'ın aslında böyle şeylere kızmayacağını hatta böyle bir durumda annemin yanında olmamı söyleyeceğini ne yazık ki kimse anlayamıyordu. Dışarıdan göründüğü kadar acımasız biri değildi.

"Azad hastayken yanında olduğum için bana sadece aferin der." demiştim gülümseyerek. Adını söylediğimde bile içimde oluşan bu tuhaf neşe hep böyle kalacak mı diye düşünmeden edememiştim. Sabah giderken yüzümün her köşesinde hissettiğim o yumuşak ve sıcak öpücükleri uykumu daha da huzurlu yapmıştı. O şirketten dönene kadar ben de annemle ilgilenip geri gelirdim.

"Allah muhabbetinizi arttırsın." demişti annem, bizi mutlu gördükçe annem de babam da en az benim kadar mutlu oluyorlardı. Annemle biraz daha sohbet ettikten sonra sıcak bir duş alıp üzerimi değiştirmiş ve hazırlanıp odadan çıkmıştım. Azad'a haber vermek için çantama koyduğum telefonumu geri çıkarmıştım ama tam onu arayacakken dün akşam yemeğinde bahsettiği şeyleri hatırlamıştım. Tam da bu saatlerde çok önemli bir toplantısı olacaktı ve en az üç saat süreceğini söylemişti. Şimdi onu arayıp rahatsız etmek istemiyordum, zaten anneme gideceğim konusunda da olumsuz bir yanıt vereceğini sanmıyordum.

Bahçeye çıktığımda Furkan abi arabayı park etmek üzereydi, tam da zamanında denk gelmiştim.

"Günaydın Furkan abi," diyerek gülümsemiştim arabaya doğru ilerlerken. "Hiç inme istersen, beni anneme götürebilirsen çok mutlu olurum."

"Günaydın Nida hanım," derken küçük bir gülümseme yerleştirmişti dudaklarına Furkan abi. O biraz soğukkanlı biriydi, siyah takım elbise dışında hiçbir şey giymezdi. Bahçede olan üç adam vardı ve bunlardan biri Furkan abiydi, diğer ikisi Furkan abiden daha da soğukkanlı oldukları için onlarla konuşma fırsatımız hiç olmamıştı.

SEVECEKSİN  (Köy serisi I ) TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin