"Yaralanma" kesit

34.7K 922 56
                                    

Nereye gittiğimizi sormamıştım ve sormama da gerek yoktu, konağa gittiğimizden emindim. Elimdeki dosyayı sıkı sıkı tutuyordum, karma karışık duygular içindeydim. İstemediğim biriyle istemediğim bir şekilde nikahım kıyılmıştı ve diğer yandan hayatım boyunca düşünsem de tahmin edemeyeceğim kadar değerli bir hediye almıştım. O ev benim çocukluğumdu, anne ve babamın mutluluğuydu. Ben bahçesinde küçük bisikletimi sürerken annem çiçeklerini sulardı ve babam da arabasını yıkardı. Sonra bir den hepsi elimizden gitmişti, sokakta kalmıştık.

Aslında Azad'a sormak istediğim çok şey vardı, o kadar zaman sonra bu evi ve o eşyaları nasıl bulabilmişti, böyle bir şey nasıl aklına gelmişti bilmiyordum. Eğer bunu yapan başka biri olsa mutluluktan ağlar, boynuna sarılırdım. Dosyayı sıkıca tutan parmaklarım babama göstermek için yanıp tutuşuyordu ama bunların hepsini unutturacak kadar hüzün vardı kalbimde. Anne ve babam evlendiğimi duyunca kim bilir ne hale geleceklerdi, bundan sonra ne olacağını artık ben de bilmiyordum.

Azad uzanıp önümde duran yerden bir dosya daha çıkarmıştı, bunu yaparken araba kullanmaya devam ediyordu. Dosyayı dizinin üzerine bırakırken bana kısa bir bakış atmıştı.

"Arkadaşın mehiri çok az yazmış," demişti Azad sessizliği bozarak. "Biz o miktarı iki dakikada köye dağıtıyoruz, karıma layık gördüğüm bir miktar değil ama onu söylediğiniz için kabul ettim."

Karım dediği an da gözlerimi kaçırıp başka yere doğru bakmıştım. Arabanın içi fazla mı sıcaktı bilmiyordum ama feci şekilde yüzüm yanmaya başlamıştı.

"Bu senin," derken elindeki dosyayı yavaşça kucağıma bırakmıştı Azad. "Nikah hediyelerin."

Kucağımdaki dosyaya dokunmamıştım ya da ona geri vermemiştim ama hiç birini gözüm görmüyordu. Elimde sıkıca tuttuğum şeyse beni değil, ailemi sevindirir diye ellerimin arasındaydı. Bana vereceği hiçbir şey umurumda değildi, ne ev, ne araba, ne elbiseler takılar hiç birini istemiyordum.

"Senden hiçbir şey istemiyorum," demiştim camdan dışarıya doğru bakarken. "İstediklerimi de sen yapmıyorsun zaten."

"Kalbimi söküp ortaya atmamı söylüyorsun çünkü."

Evet, söylediğim şey belki de onun için bununla eş değerdi ama o bunu yapamadığı için benim kalbimi defalarca kez söküp oradan oraya savuruyordu. İlk başlarda her şey daha kolaydı, bana ne söylerse söylesin ondan nefret ettiğimi haykırarak içimi biraz olsun ferahlatabiliyordum. Emin bir şekilde nefret ettiğimi biliyordum, bunu bağıra çağıra söylüyordum ama artık öyle değildi. Gözlerimi camdan alıp yavaşça başımı ona doğru çevirmiş ve yüzüne bakmaya başlamıştım. Artık duygularımda eskisi kadar emin değildim, bağıra çağıra söylediğim o nefretin büyüklüğünü kalbimde artık hissedemiyordum ve bu korkunçtu, beni korkutuyordu bu belirsizlik. Başımı ağrıtıyordu, nereye doğru dönersem döneyim içimdeki bu sıkıntıyı görmezden gelemiyordum. O büyük nefretim neredeydi, o kendinden emin halim neredeydi?

Azad bana çok kötülük yapmıştı, yapmaya da devam ediyordu. İçimde nasıl bir kargaşa oluşturduğunun farkında mıydı? Bu karma karışık duygular uyumama bile izin vermiyordu, ailem, Azad, içimdeki karışık duygular hepsi birden birer dev gibi üzerime yürüyorlardı ve ben karşılarında küçüldükçe küçülüyordum. Ezildikçe de eziliyordum.

"Neden yaptın bunu?" diye sormuştum, "Herkese nişanlanacağını söyleyip neden evlendin benimle?"

"En başından beri tek düşüncem seninle evlenmekti." derken gülümsemişti, istediğini almış biri olarak gülümsemeyi kendine hak görüyordu, peki ben neden o gülümserken onu izliyordum?

"Ben de en başından beri seni görmek bile istemiyorum." demiştim onu izlemeye devam ederken. Uzamış olan saçlarına doğru bakmıştım, ona saçlarından nefret ettiğimi söylediğimde bile saçlarının güzelliğine içim yanmıştı. Azad bana doğru baktığında göz göze gelmiştik, elini bana doğru uzatıp yanağıma hafifçe dokunduğunda geriye doğru çıkmıştım, o da elini indirip gülümsemişti.

"Biliyorum," demişti gülümsemeye devam ederken, "Ama bu benim fikrimi değiştirmiyor."

Telefonu çalmaya başladığında başımı diğer tarafa doğru çevirmiştim, camdan dışarıya doğru bakarken az önce dokunduğu yanağımın üzerine doğru götürmüştüm parmaklarımı. Yanağım yanıyordu.

"Sana garanti ediyorum," demişti Azad, işte o ses tonu herkesi korkutabilecek bir tondu. Bu sesi duyduğu zaman insanın tüyleri diken diken oluyordu ve korkuyu yüreğinde hissediyordu. Telefonun ucundaki kimdi ya da Azad neden birden bire bu kadar tehlikeli bir hal almıştı bilmiyordum. Ona doğru baktığımda kaşlarının çatılmış olduğunu görmüştüm. "Konağa gelirse eğer, geriye yürüyerek dönemeyecek."


Bu bir kesittir :) Yeni bölüm enn kısa zamanda burada olacak :) Karakterler hakkında düşünceleriniz değişti mi, sizce Nida ve Azad'ın gidişatları nasıl?

SEVECEKSİN  (Köy serisi I ) TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin