Azad sırılsıklam olan gömleğini üzerinden çıkarırken Ömer ve Buket de köşede sinsi sinsi gülüyorlardı.
"Amına koyayım, bu ne?" diye sessiz bir küfür savurmuştu Azad ama hepimiz onu duymuştuk, düşündüğü kadar sessiz değildi. Güneş doğmak üzereydi ve biz eve daha yeni gelmiştik. Azad'ın arkadaşları buraya gelene kadar bizi takip etmişler, biz arabadan iner inmez de ellerindeki şişelerle Azad'ı bahçede sırılsıklam yapıp gülerek kaçmışlardı. Elimi dudaklarıma doğru götürüp ben de gizli gizli gülmeye başladığımda Azad bir köşede durup hem ciddi durmaya çalışan hem de kıkır kıkır gülen bize doğru bakmıştı. Bir süre küfür edercesine gözlerini yüzümüze dikse de ardından kendi de bu haline gülmüştü.
"Neyse, biz gidelim sizin işiniz gücünüz vardır tutmayalım." diyerek imali bir ses tonuyla konuşmuştu Ömer. Gözlerimi Azad'dan anında kaçırıp Ömer'e doğru bakmıştım. Bu adamda kesinlikle terbiye denilen şey yoktu.
"Sizin de işiniz var gibi görünüyor." derken kaşlarını hafifçe kaldırmıştı Azad. Bu Azad'da da kesinlikle terbiye denilen şey yoktu.
"Nerede o günler..." diye mırıldanan Ömer'in kolunu bir yandan Buket, diğer yandan da ben sıkmıştık. Bir an da silkelenip kendine gelen Ömer özür dilercesine gülümsemişti. Onlar da arabalarına binip yola çıktıklarında Azad'la baş başa kalmıştık. Azad evin kapısını açtığında tuhaf bir duyguyla bakıyordum bu koca eve. Buraya ilk gelişim Azad'ın zoruyla olmuştu, burada kalışım yine onun zoruylaydı. Birbirimize çok acı vermiştik, kırıp dökmüştük ve yaralamıştık. Ama şimdi evli olarak gelmiştik aynı yere, başından beri onu delirten o aşkın kırıntıları benim de kalbime düşmüştü. Henüz içimdeki sevgiyi yeni yeni kabulleniyor olduğum için onu ne kadar sevdiğimi bilmiyordum. Onun sevgisinin sonsuz olduğunun farkındaydım ama ben yaşanılan şeylerden sonra her şeyi yavaş yavaş kabullenebiliyordum ve bu benim elimde değildi.
"Evine hoş geldin." demişti Azad, kapıyı aralayarak bana doğru bakarken. Evim. Benim ve onun evi. Tuhaftı bu, mutlu eden garip bir histi. Anlaşılması zor, anlatması daha da zor bir şeydi. Ve evli olarak eve girdiğin ilk an içinde tuhaf bir burukluk hissi oluşuyordu, tıpkı şu an bende de olduğu gibi. Artık anne ve babam bir aileydi, ben ve Azad da farklı bir aile olmuştuk. İşte bu insana buruk hissettiriyordu, özellikle ailesine çok düşkün olanlar bunu daha da yoğun yaşıyorlardı. Mesela Azad'ın hiçbir şekilde bu burukluğu yaşadığını sanmıyordum, o zaten her zaman tek başınaydı ama ben ondan çok farklıydım bu konuda. Bende hiçbir zaman tek başıma olmamıştım onun aksine o yüzden bu burukluğu fazlasıyla taşıyordum içimde.
"Hoş buldum..." diyerek gülümsemiştim eve doğru küçük adımlar atarken. Birlikte eve girdiğimizde bu saatte evde kimsenin olmadığını biliyordum, herkes gece gidip sabah geliyordu. Bu eve ilk girişim olmamasına rağmen kendimi bir an evin yabancısı gibi hissetmiştim. Azad önden ilerlerken ben koridorda durup etrafa bakmıştım. Hangi odaya gitmeliydim, ne yapmalıydım? İçimdeki büyük mutluluk ve burukluk birbirine girmişlerdi, gülerek ağlamak gibi bir durum yaşıyor gibiydim. Bütün kadınlar evlendiği gün evlerine ilk girişlerinde böyle tuhaf olurlar mıydı?
(Yazar notu giriyorum, dört yıllık evli olan biri olarak ailemin evinden evlendiğim gün ilk eve geldiğimde kendimi farklı bir ülkede yabancıymışım gibi hissetmiştim ve bu bir kaç gün sürmüştü.)
Ben olduğum yerde öylece dururken, Azad'ın adımları yavaşça durmuş ve ardından bana doğru dönüp bakmıştı.
"Nida?"
Adımı onun sesinden duymak beni biraz olsun kendime getirmişti ama o his içimde takılıp kalmıştı. Alışık olduğum tek şey Azad'dı. Bu ev, bu şehir, her yer sanki ilk defa gördüğüm yerlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVECEKSİN (Köy serisi I ) Tamamlandı
RomanceAzad Karan, yüreğinin tam ortasına kor gibi düşen Nida'nın aşkıyla yanıp tutuşmaya başlamıştır. Ateşi bir türlü dinmiyordur çünkü Nida onun yanından bile geçmek istemeyen, köydeki diğer insanlar gibi ondan korkan bir kızdır. Aşkının karşılığını ala...