Bulutlara Dokunmak

368 19 106
                                    

1.BÖLÜM

Hatalarım varsa affola~~~~

------------------------------------------------------------------


Beni dünyada en çok heyecanladırabilecek şeyin F16'nın motorundan çıkan ve göğüs titreten sesi olduğunu düşünmüştüm ama karşımdaki binaya bakarken tamamen yanıldığımı fark ettim.

Ben Byun baekhyun, 29 yaşında, daha iki gün önce rütbe alıp yüzbaşı olmuş bir hava kuvvetleri askeriydim. Daha dün 4 yıldır görev yaptığım ve aynı zamanda ilk görev yerim olan 9. ana jet üssünden alınmış, şehrin uzağında kalan bir diğer üsse, 4. ana jet üssüne tayin edilmiştim.

Açıkçası bu durum aşırı can sıkıcıydı. Burada kimseyi tanımamak beni ayrı geriyordu. Diğer üste üniversite arkadaşlarım da vardı çünkü daha önce hiç böyle bir durumla karşılaşmamıştım.

Eh, ne diyorlardı? Alışkanlık anahtarı kaybolmuş bir kelepçedir?

Yine de ben bir askerdim ve bu durumun beni bu kadar etkilemesine izin vermeyecektim. O nedenle kravatımı düzeltip -Resmi hava kuvvetleri üniformasını giyiyordum kamuflajı değil- sert adımlarla içeri doğru yürümeye başladım.

Kontrol noktasına geldiğimde ilk önce, iki sağda ve iki solda olmak üzere duran dört askerden de kulak patlatan bir selamlama almıştım,

"Hoş geldiniz Komutanım!"

"Rahat" deyip asker kimliğimi çıkardım ve sistemden bakmasına izin verdim, saniyeler sonra ise kartım tekrar elime geri gelmişti.

"Geçebilirsiniz Komutanım!"

Kafa sallayıp karşımdaki askere sertçe bakmaya devam etmiştim. O kadar gergin duruyordu ki şakaklarında biriken ter damlalarını görebiliyordum,

"Adın ne senin asker?"

Aslında kamuflajında yazıyordu, fakat kimin umurundaydı! Ben ondan duyacaktım.

"Taeyong, Komutanım!"

Dilimle dudaklarımı ıslattıktan sonra sertçe sırtına vurmuş ve dördüne de hitaben, "İyi nöbetler." deyip yürümeye başlamıştım. O sırada da kulağıma "Sağ olun Komutanım!" Bağırışları gelmişti bile.

Yüksek ihtimal gece boyunca nöbet tuttuklarından yorgunlardı ve dik durmuyorlardı. Ben de Taeyong'un sırtına vuraraktan 'ufak' bir uyarı vermiştim.

Diğer üste olsaydım yüksek ihtimal birer tokat yerlerdi fakat burada yeniydim, ilk günden adım çıkmasa iyi olurdu.

Ön bahçede kimse yoktu ama bir yerlerden gelen düdük ve bağırış seslerini seçebiliyordum. Saat dokuz olduğuna göre kahvaltı çoktan yapılmış, eğitimlere başlanmıştı yeniden.

Dik duruşum ve sert adımlarımla bunları umursamadan binaya girmiştim. Şimdi sırada Albayın odasını bulmak vardı.

Ayıkla pirincin taşını.

Tam etrafıma bakınmak için hareket edecektim ki sol tarafımda kalan koridordan duyduğum adım sesleri ile durup o tarafa dönmeyi tercih etmiştim. Birkaç saniye sonra koridorda köşeyi dönen askeri de görmüş bulundum. Esmer teni ve hafif uzamış saçlarıyla uzaktan bile yunan tanrısı gibi duruyordu. Fakat baya da bir telaşlı görünüyordu.

Dibime gelene kadar bana bakmamıştı bile. Eh, ben de orda durduğuma dair bir işaret vermemiştim. Yine de sonunda beni fark etmiş, aniden durup hazır ola geçmişti. Omzundaki rütbeden Teğmen olduğunu görüp düzgünce beni selamlamasını bekledim. O da gecikmeden "Yüzbaşım!" demişti bile.

Özgürlüğü Gökyüzünde Aramak -ChanBaek-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin