Tek Damla Kuralı

138 14 39
                                    


24. Bölüm

Hatalarım varsa affola~~~~

-----------------------------------------------------------

"İzin ver tişörtünü giydireyim, söz acıtmayacağım."

"Baekhyun, acıyor ama."

"Hasta olacaksın."

Derin bir nefes alıp mırıldanmamın ardından karşımdaki oğlan bir kez daha iç çekmiş ve sol gözünden bir damla daha akıtmıştı. İçim gidiyordu ıslak yanaklarına. Elim ayağıma dolaşmıştı resmen.

Vurulmasının ardından dört gün geçmişti ve revirden odasına dün getirmiştim onu. Bu sabah ise diğer  sabahlara göre daha enerjik ve mutlu kalkmıştı aslında. Sonra onu yalnız bırakmış akşama kadar eğitimlerle ilgilenmiştim ve geldiğimde ona banyo yaptırmayı teklif etmiştim. Banyoya girmeden önce de kısmen keyifli sayılırdı fakat biraz biraz ağrısının başladığını tahmin edebiliyordum çünkü ağrı kesiciyi alalı çok uzun zaman olmuştu.

Kolunu ıslatmamaya çalışarak onu yıkarken biraz uzun zaman geçirmiştik ve banyodan çıktıktan sonra bana kolunun ağrıdığını söylemişti. Şimdi ise kolunu kaldırmaktan korktuğu için tişörtünü giymek istemiyordu. Banyoda uzun kaldığımız için zaten üşüyeceğinden korkmuştum, yani o tişörtü giymeme gibi bir ihtimali yoktu bu badem gözlü oğlanın.

Elimde duran tişörtü omzuma atıp iki elimle göz yaşlarını silerken, "Bebeğim." Diye mırıldanmıştım,  "İzin ver giydireyim güzelim benim, söz ağrı kesicini de vereceğim. Hadi."

Burnunu çekerken bana cevap vermediğinden iç çekmiş, tişörtü elime alarak yakasını hafifçe esnettikten sonra nazikçe kafasından geçirmiştim. Bu sırada sıkı sıkı göğsüne bastırdığı koluna kaymıştı gözüm. Nasıl canını acıtmadan ona tişörtü giydiririm derken aklıma gelen fikirle yatağın üstündeki askıya uzanıp, "Önce bunu takalım gel." demiştim.

Dudak büze büze kafasını salladığında koluna uzanıp son derece dikkatli bir şekilde askıyı önce alt kolundan geçirmiş, sonra dikkatlice dirseğine oturtturup boynundan geçirdiğim tişörtün altından bağlamıştım. Bu sırada badem oğlanım ise sıkı sıkıya gözerini kapatmış, tamamen kendini bana bırakmıştı. Kıyamayıp eğilmiş, dudaklarına minik bir öpücük bırakmıştım.

Asla nazlanıp huysuzlanmamıştı kaç gündür, o nedenle böyle bir atak yaşadığımızda gerçekten canının yandığını anlayabiliyordum ve elim ayağıma dolanıyordu her seferinde.

 Sağlam olan kolunu tişörtün kolundan geçirip diğer koluna hiç dokunmadan eteklerini aşağı çekiştirip düzelttiğimde rahatlamayla nefes vermişti, "Gördün mü, acıtmam dedim ben sana."

Tekrar burnunu çekip kıkırdadığında komodinden bir peçete alıp dikkatlice tüm yüzünü temizlemiştim. Daha sonra olduğu yerde kayıp sırtını yatağın başlığına yasladığında ağrı kesici ilacını ve suyunu ona uzatmış, içmesini beklemiştim.

Suyundan içip şişeyi bana verdiğinde ayağa kalkıp yatağın diğer tarafına yürümüş, yanına uzanmıştım. Sağlam olan kolu uzandığım tarafta kaldığından hiç beklemeden o da yerinde kaymış, yavaş hareketlerle kafasını boynuma sokuşturmuştu. 

Kabarmış saçlarını alnından çekip uzun bir öpücük bırakmıştım açtığım yere, "Bundan sonra sana kural koyuyorum. O boncuk gözlerinden her seferinde sadece tek bir damla akıtabilirsin tamam mı?"

Cevap vermeden sadece boynuma upuzun bir öpücük bıraktığında kısa bir süreliğine gözlerimi kapatmış, elimi saçlarına atıp kafa derisine masaj yapmaya başlamıştım. Bir süre sonra ağrı kesicinin etkisiyle de hemen uyuyakalmıştı. İlaçların en sevdiğim yönlerinden biri de bu olmuştu, en azından kolay uykuya dalabiliyordu. Onun aksine ben ise kaç gündür doğru düzgün uyuyamamıştım. Gece istemeden de olsa ona bir şey yapabileceğimden korkuyordum.

Özgürlüğü Gökyüzünde Aramak -ChanBaek-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin