Boğuluyormuşum Gibi

115 12 43
                                    

12. bölüm

Hatalarım varsa affola~~~~~~~~~~~~~~~~

~------------------------------------------------------------------------------


Gece askeriyeye döndüğümde sinirli değildim. Bu tür beraber yenilen yemeklerde çıkan kavgalara alışmıştım.

Gece yarısını çoktan geçmişti, elimde takım elbisemin siyah ceketi ile yürürken sessiz olmaya özen gösteriyordum. Sonunda odamın kapısına gelebildiğimde ise derin bir nefes verdim. Çok yorucu bir gündü ve uyumak istiyordum.

Tam anahtarı deliğine sokup çevirmiştim ki arkamdan gelen sesle bir an için dona kaldım. Hızla arkama döndüğümde ise aynı benim kadar şaşkın duran baş ağrım ile karşılaşmıştım.

Ağzımdan ilk çıkan, "Çok mu gürültülüydüm?" oldu.

Baş ağrımsa hala bana bakıyordu. Anlamamıştım neden öyle baktığını,

"H-hayır senlik değil. Ses duyunca şaşırdım biraz. Sabah dönmeyecek miydin?"

Omuz silktim sadece. Pek konuşmak istediğim söylenemezdi ama yine Baş ağrım durumu fark etmiş olacak ki aklımdan bunu geçirmemin hemen ardından, "Gel," demişti. "Konuşalım biraz."

İtiraz etmedim, anahtarı çekip ona doğru yürüdüm ve açtığı kapıdan içeri girdim.

Elimdeki ceketi koltuklarda birine bıraktığım sırada baş ağrım da karşıdaki koltuğa oturmuş, yanına gelmem için kalan boşluğu pat patlamıştı. 

Ben sırtımı koltuğa yaslarken o da omzunu yaslamıştı. Bana dönük oturuyordu yani. Ayrıca ışık açık değildi, Ayın ışığı ve bahçedeki aydınlatmalar yeterince ışık sağlıyordu. 

İlk o konuşmaya başladığında kafamı ona çevirdim.

"Sen pek konuşmak istiyor gibi durmuyorsun o yüzden ben başlıyorum. Ju Won senin ekibine alınmadı. Binbaşı Minseok burada olsaydın kendi söyleyecekti sana."

Şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırdım, "Nasıl yani? Hiç mi göreve çıkmayacak?"

"Hayır, ikincil taarruz ekibini kendi oluşturacakmış. Binbaşı Minseok seninle konuşacak yarın."

Derin bir nefes çektim. Benim ekibimde ikinci grupta kalan öğrencilerimi kendine göre mi seçecekti. Nasıl güvenip emanet edecektim ben o çocukları bu adama. Yüzümü ovuşturdum setçe, Binbaşı Minseok sakin olmamı söylemişti.

"Sen söyle bakalım şimdi, takım elbise ne iş?"

Sırıtarak gömleğimin yakasını iki parmağı arasına alıp çekiştirmişti. Rahatsız olarak yüzümü buruşturdum ve yumuşakça eline vurdum.

"İşim vardı işte."

"Ben de ne işi diye onu soruyorum ya, Köpek Yavrusu."

Kaşlarımı çatarak dizine vurmuştum bir tane, hak etmişti ama hala gülmeye devam ediyordu.

"Tamam dalga geçmiyorum gerçekten. Neyin var üç gündür. Ailenle bir sıkıntı mı yaşıyorsun?"

Bir anda ciddileşen sesiyle iç çektim. Ben hep onlarla sıkıntı yaşıyordum.

"Byun Holding. Duydun mu hiç?"

Kaşlarını çattı önce, sonra da kafasını salladı. Biraz bekledim bu hareketinin üstüne. Sonunda jeton düşünce kocaman kocaman oldu boncuk gözleri.

"Aman tanrım, dikkat etmemiştim hiç. Sen, Byun Holding'in tek varisi misin?"

Cevap vermeden kafamı önüme çevirdim sadece.

Özgürlüğü Gökyüzünde Aramak -ChanBaek-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin