Sabır Sabır ve Sabır

133 11 60
                                    


25. Bölüm

Hatalarım varsa affola~~~~ 

Kontrol etmedim, yazım yanlışları olabilir

------------------------------------------------------------------

Merdivenden yavaş adımlarla beraber inerken ellerim bir yandan kafamdaki kaskın çenemin altında duran kilidine gitmiş onu açmıştı. Kaskı kafamdan çıkarabildiğimde ise ıslak bir köpek yavrusu gibi kafamı hızlıca sağa sola sallamış, terli saçlarımı yüzümden uzaklaştırmaya çalışmış ve tabi ki başarısız olmuştum.

Son birkaç gündür yapılacak özel harekat için boş arazilerde deneme uçuşları yapıyorduk ve bu da neredeyse tüm günümü elimden alıyordu. Süreç beni o kadar bunaltmıştı ki bitse de gitsek tavrında geziyordum.

Elimdeki kaskı yanımda duran askere uzattığımda almış ve selam verip işlerine geri dönmüştü. Ben de hızlıca soyunma odasına gitmiş, üstümü çıkarmaya koyulmuştum. Arada bir gözüm en sonda duran kabine takılıyor ve Chanyeol ile orada yaptığımız şeyler aklıma geliyordu. Pis pis sırıttığım sırada Baş ağrısı yine aklıma düşmüştü bir kere. Tam bir baş ağrısıydı, tatlı olanından elbette.

Saatimi kontrol edip soyunma odasından çıktığımda akşam yemeği saati çoktan geçmiş, hava kararmaya başlamıştı. Aklıma gelen fikirle adımlarımı hızlandırıp hızlıca kocaman binaya girmiştim.

Odamın önüne gelip içeri girdiğimle adım seslerimi duyup zaten kapının açılmasını bekleyen güzel bebeğimle göz göze gelmiştim. Üzerinde kısa kollu beyaz bir tişört altında da sade bir kot pantolon vardı. Elindeki ufak ağırlıkla yaralı kolunu zorlamadan yavaş yavaş doktorun verdiği hareketleri yapıyordu.

Geçen iki haftanın ardından artık çok daha iyiydi. Ağrı kesicileri bile son üç gündür sadece yatmadan önce alıyordu. Doktor sürecin güzel devam ettiğini, iyi iyileştiğini ve yarın ya da sonraki gün dikişlerini alabileceğini söylemişti. Bana göre hala erkendi aslında ama ben doktor değildim işte.

Boncuk gözleriyle bana bakan sevgilime güzelce gülümseyip arkamdan kapıyı kapatmış, yavaşça yanına adımlayarak saçlarının arasına upuzun bir öpücük bırakmıştım, "Yemek yemişsindir zaten ama beraber dışarıda bir kafeye gidelim mi?"

Düşünürcesine kaşlarını çatıp, "Olur, sen yemek yiyemedin zaten." diye cevap vermişti hemen. 

"Sana da tatlı alırız. On dakika bekle de duşa gireyim hemen. Sen de gidip odandan bir ceket al."

"Hava yirmi beş derece Baekhyun ya. Ne ceketi tanrı aşkına?!"

"Dediğimi yap, rüzgar esiyor soğuk soğuk. Dikişlerini aldırmadan bir de hastalığınla mı uğraşalım yavrum? Ayrıca hava yirmi beş değil yirmi bir derece."

Tatlı tatlı atarlanıp ayağa kalkmasına gülmüş, uzanıp dudaklarından bir öpücük çalmıştım. Ben banyoya girdiğimde ise o da çıkıp kendi odasına geçmişti. Oyalanmadan kısa bir duş alıp dışarı çıktığımda hızlıca kurutma makinesi ile saçlarımı kurutmuş, bornozum ile yatak odasına geçip üzerimi değiştirmiştim.

Chanyeol'e dediğimin aksine, ben üzerime mevsimlik bir sweet giyip altıma da yırtık bir kot pantolon geçirmiştim. Üstümdeki zaten kalın olduğundan ise ceket almama gerek kalmamıştı. Son kez çekmecemdeki parfüme uzanıp sıktığım sırada kapım tıklanmıştı. Portakal çiçeği kokusunu elimle biraz dağıtıp hızlıca cüzdanımı ve telefonumu cebime atmış. Karşı duvara yaslanıp beni bekleyen sevgilimin yanına gelebilmiştim.

Özgürlüğü Gökyüzünde Aramak -ChanBaek-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin