"Byun noona aradı beni, cidden sesi çok kötüydü."
Eunjae hyung'u dinlerken bakışlarım yerdeydi.
"Bu işten de kovulması onu cidden parçaladı."
Yutkunarak bakışlarımı Eunjae hyung'un yüzüne çıkarmıştım. Üzgün şekilde dudaklarını ısırıp duruyordu. Hem endişeliydi, hem de üzgündü.
Byun noona bizimle çalıştıktan sonra yeni işinde de kovulmuştu. Sebebi ise hata yapmasıymış.
"Sunbae üzülmesene. Bence Byun noona.."
"Felix, artık pozitiflik olarak kullanacak bir kelime yok. Hayatı mahvoldu."
Derken arkama yaslanıp ona hak vermiştim. Başka nasıl moral verebilirdim ki? Arkadaşımızın hayatı mahvolmuştu.
"Kim kovulmuş işten?"
Hyunjin'in sesini duyar duymaz etrafımı kontrol edip arkama bakmıştım. Arkamızda durup bize bakıyordu.
"Merhaba Hyunjin bey."
Eunjae hyung hemen ayağa kalkıp başıyla selamladığında, Hyunjin eliyle sorun yok dermiş gibi sallamıştı. Eunjae hyung ise şaşkınca kafasını kaldırmıştı.
"Byun noona-..ah yani eski çalışanımız Park Byun hanım."
Eunjae hyung benim'de adıma konuştuğunda bakışlarımı kaçırmıştım. Ama Hyunjin dik-dik bana bakıyordu.
"Asistan olan Byun mu?"
"Evet. Siz hani işten kovmuştunuz.."
Sunbae, son defa konuşup kafasını eğmişti. Hyunjin ise iç çekmişti. Hâlâ bana bakıyordu. Bir şey mi ima etmeye çalışıyordu? Neden dik-dik bakıyordu?
"Arkadaşınız mıydı?"
"Evet."
Bana bakarak sorduğu için ben cevaplamıştım. Eunjae sunbae ise kafasıyla onaylamıştı.
"İyi, güzel. Burada ki işine geri dönebilir."
Dediği gibi ikimiz de kafamızı kaldırıp Hyunjin'e bakmıştık. Eunjae hyung sevinmişti. Tabi aynı zamanda şaşırmıştı da. Çünkü Hyunjin 'bey' asla kimseye acımazdı. Birilerine acınılmasından da nefret ederdi. İlk defa böyle bir şey yapmıştı.
"Nasıl yani? Burada ki işine mi??"
"Neden? Dönmek istemiyor mu?"
"Yok yok, hayır!! Dönmek çok istiyordu! Teşekkürler Hyunjin bey!"
Eunjae hyung anında teşekkür ettiğinde bu defa ben dik-dik bakmaya başlamıştım, Hyunjin'e. Ne yapmaya çalışıyordu diye düşünüyordum. İyilik yapmıştı. Çok sert birisiydi, ama şuan iyilik yapmıştı. Neden yapmıştı ki?
"Felix sen de odama gelir misin?"
"Ben.. peki geliyorum."
Şaşkınlıktan duraksayarak ayağa kalkıp bir Eunjae'ye birde önden giden Hyunjin'e bakmıştım. Neler oluyordu? Dünya yerinden mi oynayacaktı? Hyunjin iyilik yapmıştı.
"Gel."
Kapıyı açıp nazik şekilde beni içeri davet ettiğinde kafamı eğerek içeri girmiştim. O ise içeri girip ardından kapıyı kapatmıştı.
"Otursana Felix."
"Oturayim ben."
Hemen koltuklardan birine oturup bakışlarımı yere indirmiştim. Ama arada sıra göz ucuyla ona bakıyordum. Ne yapıyordu diye.
Ellerini cebine sokup önüme kadar yürümüş ve tam önümde durmuştu. Ben hâlâ ona bakmamaya çalışıyordum. Ama mümkünsüzdü. Bana gözlerini dikmişti. Ben de ona bakışlarımı kaçırıyordum.
"Bana eskisi gibi soğuk davranıyorsun. Barıştığımızı sanmıştım."
"Özür dilerim."
Diye söyleyip alt dudağımı dişlemiştim. Soğuk muydum? Ben sadece nasıl konuşacağımızı bilmiyordum ki. O işimin patronuydu, ben ise çalışanı. Nasıl bir konuşma yapabilirdik ki? Nasıl eskisi gibi olabilirdik?
"Pekâlâ. Bebeğimiz hakkında konuşsak olur mu?"
Sessizce kafa sallayıp, ellerimle oynamaya başlamıştım bu defa. Utanıyordum. Onunla eskisi gibi olmaya alışmam gerekiyordu.
"Bebeğimizin nerede olduğu hakkında bir fikrin var mı? Ya da nerede olduğunu biliyor musun?"
Bilmiyordum. Babası, çocuğumu elimden alır almaz bana hiç onu göstermemişti. O kadar yalvarmıştım ki. Çok yalvarmıştım. Hyunjin'den kalan tek değerlim. Çocuğumdu o benim. Ve bana acımamıştı bile. Zaten onun gibi heriften, kendi çocuğunu tehdit etmesini düşünmemem çok aptalcaydı.
"Bilmiyorum.."
Sesim kırık çıktığında, Hyunjin yanıma oturmuştu sessiz ve yavaşça. Ben ise göz yaşlarımı kontrol etmeye çalışıyordum.
"Hepsi benim suçumdu. Yine ben suçluyum.. "
"Güzel bebeğim benim, senin hiçbir suçun yok."
Elini yanağıma koyup okşadığında göz yaşlarımı tutamamıştım artık. Sessizce, göz yaşlarım düşmeye başlamıştı.
"Şşt, tamam bu konuyu açmayacağım."
Beni kendine çekip sıkı-sıkı sarılmış ve saçlarımı okşamıştı. Göz yaşlarım ise ben kontrol edemeden güçlenmişti. Hyunjin ise biraz çekilip masasının üstünden su şişesini alarak bana uzatmıştı.
"Gerek yok, iyiyim ben."
Dediğimde geri koymuş ve kendisi de geri çekilmişti. Onun bir suçu yoktu. Ama ben sürekli ona kızmıştım. Suçun Hyunjinde olduğunu düşünmüştüm. Bu yüzden kendime kızgındım.
"Felix."
Göz yaşlarımı silip bana seslenmesine aldırış etmemiştim. Sürekli onun karşısında ağlamaktan nefret ediyordum.
"İyiyim gerçekten."
Son defa göz yaşımı silip Hyunjin'e dönmüştüm. Hyunjin şüpheyle bana bakıyordu. Dediğime inanmadığı belliydi. Biraz ona yaklaşıp ellerimi boynuna sardığımda inanmasından emin olmaya çalışmıştım. O sarılmama karşılık verdiğinde ise emin olmuştum.
"Erken çıkmak ister misin?"
"Hayır buna gerek yok! İşime geri döneceğim."
Geri çekilip ona gülümsediğimde, o da bana gülümsemişti. Ama yüzünde hâlâ endişe vardı. Benim için mi endişeleniyordu? Beni hâlâ seviyor muydu??
"Merak etmene gerek yok. Bebeğimizi bulacağım."
--
👨👨👦
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my son's father is a boss | hyunlix ✔
Fiksi Remaja"Yeni patron mu? Dünya çapında ünlü, bay Hwang'ın oğlu mu dedin?" Benim eski okulumda cinsel ilişkiye girdiğim, Hyunjin mi!?? ⚊⚊⚊ ๑Düz yazı ๑Yetişkin içerik ๑Mpreg ๑Daddykink