part 24

4.5K 429 391
                                    

Siyah tahta kapıyla bakışıyordum. İçeri girip girmemeyi düşünüyordum. Hem girmek istiyor hem de girmek istemiyordum. Bu düşünceler yüzünden 10 dakikadan fazla öylece duruyordum.

Hyunjin'in buraya geldiğimden haberi bile yoktu. Gizlice gelmiştim ve umarım bebeğimi görebilirdim. Babası beni kandırmazdı. Çünkü, sadece bebeğimi görmeye gelmiştim.

"Ah, korkuyorum.. lütfen sadece bebeğimi göreyim."

Son defa iç çekip, gözlerimi sıkıca kapatıp zile basmıştım. Zil sesi eve gittiğinde kapının açılmasını beklemeye başlamıştım. Çok geçmeden kapı açılmıştı.

"Merhaba."

Kapıyı bir kadın açtığında, onun çalışan olduğunu anlamıştım. Bu yüzden nefes vererek, en azından içeride benimle birlikte başka birinin de olacağını düşünüp rahatlamıştım.

"Felix beydi değil mi? Buyrun, içeri geçin."

Kadın gülümseyerek kapıyı açmış içeri davet etmişti beni. Ben hiç içeri girmek istemiyordum. Bay Hwang'ın eviydi. Başıma bela geleceğinden korkuyordum.  Ama yine de yutkunarak içeri girmeyi kabul etmiştim.

İçeriye girdiğimde gözüm sadece tablolara çarpmıştı. Duvarda renkli renkli tablolar, her küçük masa da şık heykeller, eski vazolar olan bir evdi.

"Ben aslında Bay Hwang için.."

"Oh, biliyorum. Bu taraftan."

Beni uzun koridorların arasına yönlendirdiğinde, içeri de ki sessiz ve olumsuz havayı tenimde hissetmeye başlamıştım. Korkunçtu. Evi de Hyunjin'in babasi gibiydi. Korkunç bir havası vardı.

"Bay Hwang da sizi bekliyordu. Çekinmeyin."

Kadın son defa gülümseyip, beni getirdiği kapıya bakarak uzaklamıştı.

Sikeyim, korkuyorum.

Hiç düşünmeden nefes vererek kapıyı tıklatmıştım. Korkuyordum evet, ama yine de yüzleşeceğim. Bana bir şey yapamaz. Yapamazdı.

"Gel."

Gözümü kapatarak kapıyı açmıştım. Açtığım gibi sessizlik bozulmuştu. Hyunjin'in babası masa arkasında ki sandalyede oturup bana bakıyordu. Bacağını bacak üzerine atmış dikkatle bana bakıyordu. Beni bekliyormuş gibi.

"Oh Felix, gelmişsin."

"Hmhm."

"Gel içeri."

Kendimi salak gibi hissediyordum. Çocuğumu görmeye gelmiştim. Ama beni kandırıyor olabilirdi. Bu yüzden tedirgindim ve korkuyordum.

"Ben.. çocuğumu.."

"Neden acelisin? Göreceksin çocuğunu. Gel içeri."

Yutkunarak, içeri geçmiş arkamdan kapıyı bilerek kapatmamıştım. Çünkü bu heriften korkuyordum.

"Bana yalan söylemeyin."

Yumruğumu sıkıyordum. Endişeliydim. Hwang Bey sandalyesinden kalkmış, bana doğru yürümeye başlamıştı. İstemeden bir adım geriye atmıştım. Alayla gülümsüyordu.

"Ne o? Yoksa cidden.."

Karşıma geçene kadar yürümüştü. Ben de geriye birkaç hızlı adım atıp, açık kapıya doğru ilerlemiştim. Ama ben ilerleyene kadar, önüme geçip eliyle kapatmıştı açık kapıyı.

"Çocuğunu göreceğini mi sanıyorsun."

Kapıyı kapatmış ve elini aşağıya götürüp kapının kilidini çekmişti. Yutkunup arkamı dönmüş ve kapının kolunu çekiştirmeye başlamıştım. Kilitlemişti, orospu çocuğu.

"Ah, Felix. Sizi o kadar ayırmaya çalıştım, bana mı güvendin cidden."

Arkasını dönüp kendi yerine ilerlemişti. Kapının cidden kilitlendiğini fark ettiğim zaman, daha doğrusu beni kandırdığını fark ettiğim zaman kapıyı çekiştirmeyi bırakıp elimi kapıdan çekmiştim.

Noluyordu? Bana ne yapacaktı? Cidden bana zarar verecekti. Sikeyim, bunu yapamazdı. Bunu yapacak kadar ileri gidecek değildi. Sonuçta katil olamazdı.

Gözlerim dolmaya başlamıştı.

"Cidden oldukça çabuk inanıyorsun."

Dolmuş gözlerimi kırpıştırıp çekmeceyi açmasını incelemiştim. Ne yapıyordu? Sikeyim, ne yapacaktı bana?!

"Seni de kınamıyorum, sonuçta kendi çocuğun."

Çekmeceden kutu çıkarıp masasının üstüne koymuştu. Ağır kutuyu açtığında gözlerimde birikmiş yaşlar tek-tek düşmeye başlamıştı.

Kutunun içinde iğneler vardı. Eline de kutuda ki iğnelerden birini alıp, açmıştı. Gözlerim iğneleri görür-görmez büyümüştü. Göz yaşlarım hızla düşmeye başlamıştı.

"Merak etme. Uzun sürmez."

my son's father is a boss | hyunlix ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin