part 14

7.1K 674 664
                                    

Sürekli beynimin dibinde çalan alarm sesiyle iç çekip, kafamı yastıktan kaldırmıştım.

"Saat 9 olmuş, ama hiç şirkete gitmek istemiyorum.."

Alarmı kapatıp yeniden kafamı yastığıma koyduğumda, bu defa teyzemin kapıyı vurma sesi yankılanmıştı oda da.

"Felix!! Saat 9 olmuş, geç kalacaksın!!"

Göz devirip yorganı üstüme çekerek, diğer tarafa dönmüştüm. Gözlerimi de yeniden kapatacakken teyzem yeniden vurmuştu kapıya.

"Ayrıca misafirin var. Erken gelsen iyi olurdu."

Duyduğum şeyle gözlerim kocaman açılmıştı. Byun noona ya da Eunjae hyung sürpriz mi yapmıştı? Ama Eunjae sunbae asla habersiz gelmezdi. Muhtemelen Byun noona olmalıydı.

"Byun noona mı geldi ki."

Hızla ayağa kalkıp, yatağımı düzeltmiş ve kapıya yönelerek hemen açmıştım kapıyı. Hafifçe içeriden oturma odasına bakarken kimse olmadığını fark etmiştim. Hyunjin mi gelmişti yoksa?!

"Teyze!! Kim geldi!!?"

Mutfağa doğru bağırdığımda, teyzem de beni cevaplamıştı.

"Kapı'da durmak istedi!"

Göz devirmiştim. Kim neden kapıda durmak istesin? O zaman yakınım değildi.

Daha üstümdekileri değişmeden kapıya yöneldiğimde, hafif açık kapının kolundan tutarak kendime yöneltmiştim.

Siktir!!! Siktir siktir siktir!!

"Felix?"

"Hyunjin bey, sizin ne işiniz var burada şimdi.."

Derken bakışlarım elinde ki çiçeklere kaymıştı. Çiçek mi almıştı o? Çiçek alıp bana mı gelmişti?

"Rahatsız ettiysem kusura bakma, gidebilirim."

"Hayır etmediniz!"

Tam gidecekken arkadan bağırdığım zaman, Hyunjin bey yeniden bana dönmüştü. Gülümseyerek elinde ki çiçekleri bana uzatmıştı.

"B-bana mı aldınız?"

"Bir konu hakkında konuşmak istiyordum."

Kafamı yavaşça aşağı indirip elinde ki çiçekleri alarak incelemiştim. O ise beni izlemişti. Çiçekleri severdim, ve sanırım o da bunu unutmamıştı.

"Teşekkür ederim.. yani çiçekler için!!"

Bakışlarımı kaçırarak kapıyı açıp içeri davet etmiş, o ise içeri girmişti. Arkasından geri de durup buraya bakan korumalarına göz gezdirmiştim. Sonra da kapıyı kapatmıştım.

"Buraya ne zaman taşındın?"

"Şey.. siz beni terk ettikten sonra.."

Alt dudağımı ısırarak koltuğa oturup çiçekleri masanın üstüne koymuştum. Hyunjin bey ise yumruğunu sıkıyordu. Beni kendi terk ettikten sonra kendine mi sinirleniyordu?

"Yongbok. Ben açık konuşacağım."

Kafa sallayıp ciddi ciddi ona bakmış o ise üstümü süzmüştü. Üstümü süzdükten sonra yüzüne bir gülümseme yerleşmişti. Ben de anlamamıştım neden sırıttığını.

"Pijamaların çok tatlı."

"Ah şey!! Siz birden gelince.. ben de pijamalarla.. olabilir yani.. siz devam edin konuşmanıza!"

Yanımda ki yastığı alarak dizlerimin üstüne koymuş ve pijamamın üstünde ki ayıcığı kapatmıştım. Bakışlarımı kaçırarak konuşmasını bekliyordum.

"Felix, ben seni terk etmedim."

Yavaş yavaş kafa sallayıp inanmış gibi arkama yaslanmıştım. Bunu söyleyeceğini tahmin etmiştim ama ben onun mutlu fotoğraflarını görmüştüm. Bensiz çok mutluydu.

"Yongbok."

Bana yakınlaşıp elimi tuttuğunda bakışlarım hemen onun eline inmişti. Böyle konuşmaya devam etseydi karşısında ağlamaya başlayacaktım, yeniden.

"Yongbok, bana bak."

Diğer elini çenemin altına koyup kaldırmış ve göz-göze gelmemizi sağlamıştı. Bedenim titriyordu.

"Babam seni benden soğutmayı başardı. Ama ben senden asla vazgeçmeyeceğim."

"Beni sen terk ettin. Baban hiçbir şey yapmadı."

Dediğimde geri çekilmişti. Ben de hemen bakışlarımı ona çevirmiştim. Babası da suçluydu. Ondan'da, onun ailesinden'de nefret ediyordum.

"Yanılıyorsun."

"Fotoğraflarını gördüm, Hyunjin. Çok mutluydun."

Acı içinde gülmüştü. Hiçbir şey anlamadan ona bakıyordum. Açıklama bekliyordum. Düzgün açıklama yapsaydı hemen ona sarılmak istiyordum. Onu affetmek istiyordum. Ama yeniden yaşanacaktı..

"Mutlu muydum, Felix?"

"Çok mutluydun."

Haksız mıyım diye düşünmüştüm o an. Ama haklıydım. Babasına o kadar yalvarmama rağmen izin vermemişti görüşmemize. Mutlu fotoğraflarını gösterip beni evden kovmuştu.

"Bir çocuğumuz olduğunu bile bilmiyordum. Özür dilerim."

Dediğinde, gözlerim büyümüştü. Nereden.. nereden öğrenmişti?! Siktir!! Ben ne yapacaktım şimdi?! Ondan sakladığımı da anlamıştır! İnkar'da edemezdim.. Ben bitmiştim.

"Neden gittin? Gittiğin gün hamile olduğumu öğrenmiştim ben. Sana söylemek için çok heyecanlanmıştım."

Gözlerimin dolduğunu anladığım an hemen arkamı dönmüş ve göz yaşlarımı kontrol etmeye çalışmıştım.

"Felix. Babam beni seninle tehdit etti."

Donmuştum. Ne? Tehdit mi etmişti? Babası onu mu? Ama.. ama bu olamazdı!! Hiçkimsenin babası bu kadar zalim olamazdı! Olamazdı değil mi? Eğer öyleyse ben cidden suçluydum. Ben haksızdım. Onun suçu yoktu. Babası neden bunu bize yapıyordu??

"Özür dilerim. Seni haketmedim."

Ayağa kalktığı zaman yavaşça dönüp göz ucuyla ona bakmıştım. Kapıya ilerlemişti. Gidecekti! Hayır!! Ben tam bir aptaldım! Gitmesine izin veremezdim!

Ne diyeceğimi bilememiştim. Arkasından öylece bakıyordum. Giderse ilişkimizin böylece biteceğini anlamıştım. Ama ben onu geri istiyordum. Bitmesini istemiyordum.

"Hyunjin-ah! Gitme!"

Sesimi duyar duymaz duraksamıştı. Ben de hemen ayağa kalkıp yanına koşmuştum. Tam önünde durduğumda gözlerime bakmıştı.

"Gitme. Bir daha gitme."

Ona sarılıp kafamı onun göğüslerinin arasına bırakmış ve gözlerimi kapatmıştım. Gitmemeliydi. Bir daha gitmemeliydi. Yine kötü bir sonla bitmemesi gerekiyordu.

"Felix?"

"Gitme artık lütfen."

Boğuk sesimi duyduğu gibi karşılık vermişti sarılmama. Ellerini belime sarıp saçlarımı koklamıştı.

"Gitmeyeceğim. Söz veriyorum gitmeyeceğim."

Saçlarımı öpmüş ve okşamaya başlamıştı. Onun kollarında huzurlu hissediyordum. Eskisi gibi.

Eskisi gibi olacak mıydık?

my son's father is a boss | hyunlix ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin