part 17

6.5K 562 656
                                    

"Saat 7 oldu ama gelmedi, off.."

Evin içinde telefonu tutarak gezinirken umudumu kesmeden beklemeye devam ediyordum.

"Felix! Ne oldu gelmedi mi arkadaşın!!"

İçeriden teyzemi duyduğumda iç çekip kapıya göz ucuyla bakmıştım. Hâlâ haber yoktu.

"Yok. Gelmedi."

"Arasana o zaman arkadaşını!! Gelmeyecekse söylesin en azından!"

Haklıydı teyzem. Aramalıydım. Ama aramak istemiyordum. Gelecekti değil mi? Unutmuş olamazdı. Beni unutmuş olamazdı. Mümkünsüzdü.

Sürekli içim içimi yerken telefonuma gelen bildirimle hemen telefonu açıp gelen mesaja bakmıştım. Eunjae hyung'dandı. İş ile ilgili bir şey yazmıştı. Hyunjin değildi.

"Felix arasana, ne duruyorsun."

Kulağımın dibinde duyduğum sesle irkilmiş ve hızla arkama dönmüştüm. Önümde teyzemi gördüğüm an rahatlayarak derin nefes vermiştim.

"Of teyze! Aklım çıktı!"

"Aklını boşver şimdi. Ara arkadaşını neden gecikmiş bu kadar söylesin."

Göz devirip telefonu açarak saat'e bakmıştım. Saat 7'i geçiyordu artık. Neden gelmedi ki? O kadar da hayal kurmuştum. Güzel geçeceğini de düşünmüştüm.

Hayal kırıklığıyla tam arkamı dönecekken oda'da yankılanan kapı sesiyle gözlerim büyümüştü.

"Geldi! Geldi geldi!!"

"Az bi sakin ol. Git de aç kapıyı. "

Kafa sallayıp telefonumu cebime koyarak kapıya gidip kapıyı açmıştım. Alt dudağımı ısırarak kapıyı açtığımda karşımda Hyunjin'in elinde ki gülleri gördüğüm zaman gözlerim daha fazla açılmıştı.

"Hyunjin?"

"Kusura bakma, çiçekle gelirsem daha uygun olur diye düşünmüştüm. Bu yüzden geciktim."

Çiçeklere göz gezdirdiğimde büyük bir buketti. İçinde de her gülden vardı. Sırf bana çiçek almak için mi gecikmişti? Yine onun günahınımı almıştım ben şimdi..

"Sorun değil."

Elinde ki çiçekleri alırken yüzümde ki gülümsemeyi durduramamıştım. Hyunjin ise bana bakıyordu. Çiçekleri kokladığımda çok güzel kokuyordu.

"Beğendin mi?"

"Çok güzeller, ama yine de çiçeğe gerek yoktu."

Kafamı kaldırıp ona gülümsediğimde, o da bana gülümsemişti.

--

Restoranın penceresinden dışarı bakarken aynı zamanda alt dudağımı ısırıyordum. Hyunjin ile uzun zaman sonra randevuya çıkmıştık. Cidden buna hâlâ inanamıyordum. Sürekli kafamın içinde dönüp duruyordu.

"Felix?"

Hyunjin'in sesini duyar duymaz hemen ayılıp ona dönmüş ve ne oldu dermişcesine ona bakmıştım.

"Geldiğinden beri iki büklüm oturuyorsun. Sorun ne? Beğenmedin mi?"

"Hayır çok beğendim ben."

Derken restorana göz gezdirmiştim. Şık ve masraflı bir restorana getirmişti. Klasik Hyunjin'di. Herkes onun bu huyu yüzünden, kendini beğenmiş olduğunu sanırdı.

"O zaman neden öyle duruyorsun??"

"Çünkü şey.. "

Hyunjin dirseklerini masaya koyup ellerini birleştirerek, bana bakmıştı. Ben ise bakışlarımı kaçırmıştım. Restoran şıktı, güzeldi evet ama.. rahatsızdım. Çok fazla insan vardı ve ben buraya uygun değildim.

my son's father is a boss | hyunlix ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin