part 12

7.6K 683 580
                                    

"Ah.. başım çok acıyor.."

Başımı tutarak gözlerimi açtığımda yüzüme vuran ışık gözlerimi açmaya engel olmuştu. Başımın ağrısı yüzünden kafamı bile kaldıramamıştım.

"Neredeyim?"

Başımı kaldıramasam da oda yabancıydı. Buraya ne zaman gelmiştim? Neden gelmiştim? Nasıl gelmiştim? Burası kimin eviydi? Neler oluyordu? Hiçbir fikrim yoktu!

"Uyanmışsın Felix."

Hyunjin bey'in sesini duyduğum gibi gözlerim büyümüştü. Çüş!! Yine Hyunjin beylemiydim ben!?? Neden tüm yollar ona çıkıyordu ki!!?

"Baş ağrın için papatya çayı yaptım. Gel de iç."

Tam önümde onu gördüğümde yutkunmuştum. Vaktinde uyanmış, uzun saçlarını toplamış, üstüne de lacivert takim elbisesini giymişti. Takım elbisesi onun vücuduna tam oturmuştu. Ciddi bir yüzle de bana bakıyordu. Çok şeydi... ateşli?

"Hyunjin bey?"

"İş dışında bana Hyunjin bey demene gerek yok."

Ciddiyetle saatine bakmıştı. Ben de yerimden kıpırdanarak kalkıp, başımın ağrısından kıstığım gözlerimi buruşturmuştum.

"Ben önden işe gidiyorum, eğer yorgunsan sen biraz daha uyu. Ama benim çıkmam gerek."

Ellerini cebine sokup, kapıya adımladığında gözlerimi hemen açıp, kolundan tutarak durdurmuştum. Anında durup bana bakmıştı. Sonra da benim elime. Siktir! Ne söyleyecektim ki?!

"Ben.. nasıl buraya geldim?"

İç çekip, kolunu itmiş ve geri çekilmişti. Ben ise yutkunarak bakışlarımı önüme çevirmiştim. Dün çok sarhoş olmuştum. Sonra Hyunjin mi karşıma çıkmıştı? Peki ya sonra?? Sonra ne oldu? Ben.. her şeyi ona dökülmüş müydüm yoksa?! Siktir, o zaman ben ölürüm!

Ama o gün karşıma Hyunjin çıkmamıştı ki. En son ben.. yaşlı birisini görmüştüm. Sonrasını hatırlamıyorum. Ne olmuştu ki?

"Boşver Felix."

Dedikten hemen sonra, ayrılmıştı odadan. Ben.. cidden her şeyi anlatmış mıydım yani?! Ama bu çok mantıksızdı!! Yeniden Hyunjin bey'e dün geceyi anlatın diye de soramazdım ki. Terslerdi beni.

"Beni kendi evinde yalnız bırakıp işe mi gidiyor?.. "

Göz devirip ayaklarımı yataktan indirmiş ve yataktan tutunarak ayağa kalkmıştım. Yavaş adımlarla kapıya geldiğimde, aralık kapıdan Hyunjin'in sigara içerek telefonla konuştuğunu görmüştüm.

"Böyle agresif değildin eskiden."

Kendi kendime mırıldanırken alt dudağımı dişleyip kapıyı biraz daha açarak odadan çıkmıştım. Ev geniş ve büyüktü. Tam'da ona uygundu. O geniş evleri severdi. Ben ise onun tam tersiydim. Küçük bir ev bana yeterdi.

"İstediğiniz bir şey var mı?"

Bir kadın sesi duyduğumda irkilerek arkama bakmıştım. Çalışandı.

"Y-yok, ben gideceğim zaten."

"Oh? Hyunjin efendi bir gün daha kalacağınızı söylemişti."

Ne?! Neden onun evinde kalacakmışım ki?!! Neden beni evinde tutmaya çalışıyordu bu herif! Dün gece ne olduğunu cidden merak ediyordum. Dün gece ne oldu da, beni yine evinde misafir edeceğini söylemişti?

"Hyunjin bey'in arkadaşı yoktur, ilk defa bir arkadaşını sürekli evine getirdiğini görüyorum. Oldukça şanslısınız."

Derken kadın elinde ki kıyafetleri bana uzatmıştı, gülümseyerek.

"Bunları neden bana veriyorsunuz?"

"Burada kalırken giyeceğiniz kıyafetler. Hyunjin efendi emretti."

Son defa gülümseyip elime bırakarak gitmişti. Nasıl yani? Burada mı kalacaktım yine!? Tabi ki de kalmayacaktım.

Elimde ki kıyafetleri yanımda ki masaya bırakıp, sigarasını içen bedene doğru adımlamıştım sinirli şekilde. Sinirli miydi bilmiyorum ama kaşlarımı çatmıştım.

"Hey!! Seninle kalacağımı nerden çıkardın sen! Çalışanın sizin evinizde kalacağımı söyledi!!"

Yüzüne doğru bağırdığımda telefonu kulağından indirip kapatmıştı.

"Hemen eski kıyafetlerimi de geri ver!! Ve beni kendi evime geri götür!"

Kaşlarını kaldırıp, ellerini cebine sokmuş ve balkonun demirliklerine yaslanmıştı. Ben ise onun beni ciddiye almadığını anlamıştım.

"Bak, polis çağırırım tamam mı?! Doğru ya, benim telefonum nerede!? Onu da mı sakladın!"

O sadece susup beni dinlerken ben yeniden ve yeniden konuşuyordum.

"Tamam anlıyorum cinsel isteklerin var ama bunu benimle de yapamazsın. Ben istemiyorsam bu.. bunu benimle yapamazsın yani. Anladın mı?!"

Hafifçe kafa salladığında yeniden konuşmuştum.

"Öyleyse şimdi benim eşyalarımı geri ver ve evime geri-"

Beni kendine çekip dudağıma yapıştığında susmuştum. Gözlerim büyümüş karşılık verememiştim. Hâlâ şok içindeydim.

Belime koyduğu eli kalçama indiğinde ben geri çekilmiştim. Utangaç şekilde ona göz ucuyla bakmıştım. Neden yapmıştı ki bunu? Aniden yaparsa beni kendine daha hızlı şekilde aşık ettirirdi! Doğru, ben ona hâlâ aşıktım.

"Yongbok. Çok konuşuyorsun."

Bu defa elini yanağıma götürdüğünde alt dudağımı ısırmıştım. Bu kadar yakışıklı olması, kendimi durduramaz yapıyordu! Onun her yaptığına karşılık vermek istiyordum.

"Seni o kadar çok özledim ki."

Dediğinde kaşlarımı kaldırmıştım. Beni özlemiş miydi? Ne yani, kendisi terk edip beni mi özlemişti?! Neden? Neden?!

"Blöf yapıyorsun."

"Asla blöf yapmadığımı sen kendin bile biliyorsun."

Haklıydı. Hayatı boyunca hep açık ve dürüst olmuştu. Ama ben ona karşı hep bu kadar tutkulu muydum? Neden sürekli onunla olmaktan zevk alıyordum ki? Neden onunla göz-göze geldiğimizde bile, kalbim hemen çarpmaya başlıyordu??

"Yongbok-ah. Benimle yeniden birlikte ol."

Gözlerim dolmuştu. Sikeyim sürekli benimle oynuyordu. Şuan da onunla yatabileyim diye sevgili olmayı teklif ediyordu belki de.

"Ben istemiyorum.."

Hayır istiyordum. Hem de oldukça çok. Ama sadece yatmak ile değil.. sadece sevişerek sevgili olmak istemiyordum. Onunla sinemaya gitmek, birlikte film izlemek, birlikte gezmek, 'birlikte' olmak istiyordum.

"Yongbok. Beni hâlâ sevdiğini biliyorum. Kendini zorlama bu kadar."

"Seni sevmiyorum. Bir daha da sevmeyeceğim. "

Göğüslerinden tutarak ittirip kendimden uzaklaştırmıştım onu. Beni terk etmişti. Çaresiz kalmıştım. Hiçbir şey yapamamıştım.

"Cinsel isteklerin için seninle birlikte olmak istemiyorum. Bunu anlaman neden bu kadar zor?"

Dikkatle gözlerimin içine bakarak beni dinliyordu. Çok yakışıklıydı ve.. ve ona karşı koyamıyordum. Ona karşı çıkmam imkansız gibi bir şeydi.

"Hyunjin-ah. Ben seninle sadece yatmak için birlikte olmayacağım."

Göz yaşlarımı hissettiğim an hızla arkamı dönerek geri odaya gitmiştim. Hyunjin'in duyguları yoktu resmen! Herkesi ezip geçiyordu. Herkesin kalbini kırıp gidiyordu. Kimseyi umursamıyordu.

Ama eskiden böyle değildi. Böyle değildik. Her şey bozulmuştu.

my son's father is a boss | hyunlix ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin