"Hyunjin bey işini amma aksattı."
"Cidden ya."
Felix etrafinda dönen sohbete kulak misafiri olurken alt dudağını ısırmıştı.
"Geçen de gelmemişti, bugün de yoktu."
Kulağı hâlâ kızların sohbetindeyken, omzuna koyulan el ile irkilip gözlerini büyütmüştü.
"Felix hoobe? N'apıyorsun burda tek başına??"
"Hiiç."
Öksürüp elinde ki kağıtları masadan almış ve telaşla kağıtları düzene sokmaya başlamıştı.
"Hm. Hoobe, sen Hyunjin bey'in dedikodularıyla neden bu kadar ilgilisin?? "
Eunjae hyung'un ani sözleriyle gözlerim büyümüştü. Bana bakıp tek kaşını kaldırmıştı. Hayır anlamında kafamı iki tarafa salladım.
"Saçmalama, hyung. Ne alaka Hyunjin beyle ben.. hahah saçma yani."
"Felix hoobe. Eğer sakladığın bir şey varsa söyle bilelim. Benden sır çıkmaz."
Parmaklarıyla dudaklarının önüne fermuar çekermiş gibi yapıp kocaman gülümsemişti.
"Boşver hyung-nim."
Omuz silkip önüne döndü.
Gerçekten merak ediyordum. Hyunjin işe gelmemezlik yapmazdı. Başına mı bir şey gelmişti? Yoksa sadece daha önemli işleri falan mı vardı? Arayip sorsa mıydım??
Ararsam onu rahatsız etmiş olurdum. Eğer önemli işlerini hallediyorsa uygun olmazdı. Onu bıktıramazdım sonuçta.
Ofisine falan mı gitseydim? Evine? Hayır, bu daha bıktırıcı olurdu.
Aramakta, yanına gitmekte uygunsuzdu.
En iyisi eve gidince mesaj atmak.
--
Kapıyı açar-açmaz elimde ki iş çantasını ve poşetleri hemen masaya bırakmıştım. Üstümde ki montu hızlıca soyunup koltuğa dikkatsizce atmış ve telefonumu da alarak odama koşmuştum.
"Felix!! Sana dediğim şeyleri aldın mı!"
"Aldım teyze!!"
Odamın kapısını açıp hızla içeri girmiş ve arkamdan kapatmıştım.
Ne diyecektim şimdi ona? Haddim miydi ki mesaj atmak? Hayır ben sadece onu merak etmiştim. Ortalıkta yoktu. Onu merak ettiğimi söylemeliydim. Sonuçta onu merak etmek zorundayım değil mi?
Telefonu açıp Hyunjin ile olan mesaj kutumuza girip birkaç şey yazmıştım. Elim titrerken gönder tuşuna zar-zor bile olsa basmıştım.
Sorun olmazdı herhalde? Sonuçta sadece onu merak etmiştim. Bu benim de hakkımdı. Sevgiliydik sonuçta? Değil mi? Sevgili miydik?
Mesajların ardından kendimi yatağa bırakıp gözlerimi iki üç kere kırpmıştım. Yorucu gündü. Ama Hyunjin'i hiç görmediğim için daha fazla yorucu olmuştu. Onu 2 gün için özlüyordum. Ya yine giderse? Ya yine beni bırakırsa?
Telefonuma gelen şarkıyla hemen irkilmiştim. Gözlerimi kocaman büyüterek telefonumu almıştım elime hızla. Hyunjin'in numarası değildi.
Telefonu açar-açmaz kulağıma götürmüştüm. Ama cevap gelmemişti. Ben de konuşmak için hazırlandığımda, bir-iki saniyeden sonra cevap gelmişti.
"Felix beydi değil mi? Hyunjin bey bu sıralar meşgul. Bunu size iletmemi istedi. Mesajınızı görmüş."
Kaşlarım anında çatılmıştı. Ne demek iletmesini istemiş?
Kendisi neden cevap vermemişti ki? Neden çalışanın iletmesini istemişti? Cidden beni umruna almıyor gibi davranıyordu.
"Beni aramaya bile vakti yok mu?"
"Sizi mümkün bir zamanda arayacaktır, efendim."
Dedikten sonra bu defa ben hızla kapatmıştım telefonu. Yine mi bana soğuk davranıyordu? Ne yapmıştım? Yine beni sevdiğini mi sanmıştım? Yine uzaklaşacak mıydı??
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my son's father is a boss | hyunlix ✔
Teen Fiction"Yeni patron mu? Dünya çapında ünlü, bay Hwang'ın oğlu mu dedin?" Benim eski okulumda cinsel ilişkiye girdiğim, Hyunjin mi!?? ⚊⚊⚊ ๑Düz yazı ๑Yetişkin içerik ๑Mpreg ๑Daddykink