(7)

46.7K 2.1K 116
                                    

Geldiğim kapının önünde gergince bir ileri bir geri yaptım. Derin bir nefes alıp geri verdikten sonra üzerimdeki kıyafetlere kısaca bir göz attım. İyi olduğuma karar verdikten sonra zile bastım.

Evin içinde yankılanan sesten kısa bir süre sonra evdeki çalışanlar biri kapıyı açmıştı. Açtığı kapıdan içeri girdikten sonra yerini bildiğim salona yürümeye başladım.

Geldiğim salondan içeri girdiğimde herkesin girdiğim kapıya baktığını gördüm. Sema hanım hemen ayaklanarak bana yaklaşmıştı.

Sarılmayı, temas etmeyi sevmezdim ama bir seferlik istisna sağlayabilirdim değil mi?

Sema hanım bana yaklaşıp "hoşgeldin güzel kızım." diyerek büyük bir neşeyle konuştuğunda Sema hanıma eğilere sarıldım.

Sema hanım kısa çaplı bir duraklama yaşadıktan sonra ellerini hemen bedenime sarmış beni bütün sıcaklığıyla sarmalamıştı.

Kalp atışlarım hızlanırken annemin tarifsiz kokusu doldu içime. Sema hanımın saçlarıma değen ellerini hissettim. Benden ayrılmadan hemen önce de yanağımı öperek geri çekilmişti.

Az önceki gülümsemesinden daha büyük olan gülümsemesiyle bana bakmıştı. Benimde yüzümde yavaşça bir tebessüm oluştu. Annemdi o benim. Annemdi ya.

Bu sefer Mustafa beye döndüm. Sema hanımı ve beni büyük bir gülümsemeyle izliyordu. Yavaşça ona doğru adımlayıp kollarımı yapılı vücuduna sardım.

O da bana yavaşça sarılmış ve saçlarımın kokusunu içine çekmişti.

"Hoşgeldin güzel kızım benim." diyerek benden ayrıldığında "hoşbuldum." diyerek gülümsedim.

Onlara sarılmak beni güzel hissettirmişti. Daha önce hissetmediğim kadar heyecanlanmıştım. Hiçbir şeye çarpmayan kalbim iki sarılmaya tav olmuştu.

Yavaşça abi tayfasına döndüğümde Emir hızlaca bana sarılmış ardından "hoşgeldin fıstığım." diyerek kemiklerimi kırmak istercesine sarılmıştı.

Onun beni daha da sıkması beni güldürdüğü için kollarının arasında kahkaha attığımda o da gülerek benden ayrıldı.

Evet sıra diğer ikiliye gelmişti galiba. Berk ve Barın'a baktığımda bana baktıklarını gördüm.

Önce Berk'e yaklaşıp elimi uzattım. Onlara sarılacak halim yoktu kimse kusura bakmasın artık.

Berk elime kısa bir süre baktı. Bu bakış boş bir bakış değildi. Düşünüyor gibiydi. Bir çok şeyi düşünüyor gibi.

Yavaşça elimi kavrayarak sıktı. Kocaman elinin arasında kalan elimle elini kavradım.

"Hoşgeldin meymenetsiz." diyerek bana gülümseyerek baktığında gözleri geçen gün geldiğimde ki gibi nefretle bakmıyordu. Bu da bir şeydi.

"Hoşbuldum ergen." dedim ben de onun gibi gülümserken. Elini çekmeden önce erkeksi kıkırtısı doldu kulağıma.

Açıkçası ona kırılmamıştım. İnsanlara kırılmamayı çok uzun zaman önce öğrenmiştim. Çünkü insanlar siz kırıldığınızda gönlünüzü almak yerine, kırıldığınız yerden bir çok defa daha kırılmanıza neden olurdu.

Bu yüzden Berk'e karşı kötü bir duygum yoktu. Değişecekti biliyordum. O yüzden yaptığı her şeye alınmam benim zararıma olurdu. Ondan af bekler dururdum ve o af asla gerçekleşmezdi.

Berk ile ellerimizi ayırdıktan sonra Barın'a döndüm. Beni baştan aşağı süzdükten sonra ona doğru uzattığım elime baktı.

Ellerimizi yavaşça buluşturduğunda elimin içinde hissettiğim soğukluk ile duraksadım. Elinin içinde bir şey varsa ben bunu nasıl fark edememiştim.

DaLıYoRuM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin