Motorumu sokağa soktuğumda etrafa bakarak eve doğru ilerlemeye başladım. Evin camları yerle bir olmuşken etrafta kimse yoktu.
Gözlerim hızla etrafı tarıyor kalbim hızla atıyordu. Ellerim endişeden titrerken babama bir şey oldu düşüncesi içimi kemiyordu.
Evin kapısına geldiğimde açık olan kapıyla durdum. Belimdeki silahı hızla elime alarak yavaşça kapıyı araladım.
Tek tek odalara bakarken en son babamın odası kaldı. Korka korka adım attım kapıya. Yavaşça kapıyı araladım.
Gözlerim etrafı tararken gördüm onu ama temkini elden bırakmadan heryere göz attım. Temiz olduğunu anlayınca silahımı indirerek koştum babama.
Elimi vücudunda gezdirirken karnındaki yarayı gördüm. Derin bir nefes alarak kalktım çöktüğüm yerden. Hızlıca çekmeceleri açıp temiz havluları aldım.
Ellerim titrerken birkaç eşyayı yere devirdim. Babamın yarasının üzerine havluyu bastırdığımda titreyen elim de nabzının üzerini buldu. Hala atıyordu.
"Çok şükür." Fısıltılı sesim sessizliğin içinde yayıldığında gözlerim dolmaya başladı.
Kaşlarım çatık, sert çehrem ile yaraya baskı yapmaya çalışıyordum ama gücüm çekilmiş gibiydi. Bastırdığımdan emin bile değildim.
Benim bugün arkamda dikilen koca bir dağ hasar almıştı. Hasarlıydı ama yıkılmamalıydı. O yıkılırsa bende yıkılırdım. Biliyordum. Bende onunla beraber bir çok şeyi mezara gömerdim.
Musa babamın yüreğime ektiği o çiçek tohumlarını ailem yeşertmişti. Şimdi ise o yeşeren bütün çiçekler tek tek soldu. Üstlerine koca koca kayalar yağarken bir daha hiç açmamak üzere o toprağın üzeri kapandı. Yağmurda yağsa fırtına da kopsa o kayalar oradan kalkmazdı. Ama ben bir mucize olmasını çok istedim.
Benim taşlaşmış kalbimde çiçekler açmıştı. Şimdi yine açsın istedim. O kayalar ortadan ikiye yarılsın bir çiçek çıksın istedim. Ben o çiçeğe gözüm gibi bakar solmasına izin bile vermezdim. Tek bir mucize, tek bir mucizeye ihtiyacım vardı.
"Baba ne olur bırakma beni. Ne olursun yapma bunu bana."
Fısıltılı sesimle yalvardım babama. Beni bırakmamalıydı.
Gözlerim dolarken boğazımdaki yumrunun büyüklüğü arttı. Yutkunamadım bile.
Bir el elimin üzerine kapandığında kafamı kaldırdım. Dolmuş gözlerim yüzünden bulanık görüyorken ellerimi çektim ellerin arasından.
Benim yerimi daha güçlü eller alırken Yavuz'un gözlerini gördüm. Benim için endişe dolu olan gözlerini. Belki de komutanı için ensişeliydi.
"Yavuz ne olur kurtar onu. Babam yaşasın n'olur."
Boğuk sesimle kurduğum cümlelerden sonra kapıda hareketlilik oldu. Babamın üzerinden Yavuz'un elleri de çekilirken onun yerini sağlık ekipleri aldı.
Çöktüğüm yataktan kalkamadım. Babamın gözlerini açtığını görmek istiyordum ama delicesine de korkuyordum ya bir daha göremezsem onun gözlerini.
Yavuz beni belimden tutarak kaldırdığında kanlı ve titreyen ellerimle tutundum koluna.
O beni ayakta tutarken ben kendimi tamamen ona bırakmıştım. O beni ayakta tutmasa duramazdım.
"Durumu nasıl. İyileşecek mi?"
Sağlık ekiplerine titreyen sesimle sorduğum soruya bir kadın cevap verdi.
"Çok kan kaybetmiş. Hastaneye gidiyoruz. Yavaşça sedyeye alıyoruz hastayı."
İlk cümlesi bana da olsa gerisini ekip arkadaşlarına söylemişti. Onlar babamla odadan çıkarken arkalarından gitmek istedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DaLıYoRuM
Aksiasker ve yeni aile kurgusu Barın elindeki çakıyı incelerken "fazla ses yapıyorsun. Dikkat et." diyerek konuştu. Ses falan yapmıyordum. Askerdim ben. İstese de duyamazdı ki beni. Bu konuyu es geçerek ona dürüst olmayı seçtim. Onları araştırmıştım. Ai...