Benim hamlemden sonra şaşıran Barın çakısını cebine atmıştı. Bir elini kaldırarak saçlarımın arasına daldırdığında afallama sırası bana geçmişti. Elimdeki çakıyı kapatarak yeniden cebime attım.
Karıştırdığı saçlarımın arasından ona kötü bakışlar attığımda dudağının bir kenarı kıvrılmış bir şekilde bana baktı.
Hazırladığım poğaçaları da fırına pişmeleri için koydum ve pişen keki fırından çıkardım.
Ben keki kalıptan çıkarırken dibimde biten Barın "sen mi yaptın?" diye sordu.
Ona bakmadan başımı sallayarak "cevizli kek sever misin?" demişti. Kafamı kaldırarak yüzüne baktım. Bana gözlerinin içi parlayarak bakarken cevizli kek sevdiğini anlamıştım. Ben de çok severdim.
"Severim." diyerek yüzümün her yerini izlediğinde bu beni gülümsetmişti. Normal hayatında umursamaz olan ben onlar ile aramda bir şey geçince kendimi çocuk gibi hissediyor her yaptıklarını aklıma kazıyordum. Bu durum bana çok yabancı olsa da ilk andan beri fazlaca sevmiştim.
Barın ile ben birbirimize farklı bir ifadeyle bakarken mutfağa yarı uyanık yarı uyuyor halde Emir abim girdi. Burnundan sesler çıkartarak kokladığını belli ederken "oh mis gibi kokuyor." diyerek kendini mutfaktaki masaya bıraktı.
"Kız cimcime sen mi yaptın?" diyerek yarı açık gözleriyle bana baktı. Kekin kalıbını lavabonun içine bırakırken "evet." dedim gülümseyerek.
Emir abimin yüzünde bir gülümseme oluşurken gözleri kapalı "uyanınca yiyeceğim. Söyle abimlere hepsini yemesinler." diyerek kafasını masaya koyarak uyumaya devam etti.
Onun bu hali beni güldürürken yavaşça Barın'a baktım. Bana dudağının bir kenarı kıvrılmış bir şekilde baktığını gördüğümde kalp atışlarımın hızlandığını hissettim. Bana böyle bakması garip geliyordu. Şey gibi bakıyordu. Değer veriyor gibi.
Berk abim de mutfaktan içeri girdiğinde "Allah'ım bu güzel kokular ne." diyerek önce fırına sonra da yeni kalıptan çıkardığım keke baktı.
Gözleri beni bulduğunda yanıma doğru geldi. Beni göğsüne çektiğinde kollarımı beline dolayarak sarıldım. Başımın üstüne öpücük bırakırken "günaydın fıstık." diyerek geri çekildi.
Bu ailenin adımla derdi neydi. Biri güzelim, biri cimcime, biri de fıstık diyordu. Çilen hariç her şey olmuştum dillerinden.
Berk abim, Emir abimi zorla uyandırıp yemek odasına götürdü. Bende pişen poğaçaları fırından alarak başka bir tabağa koydum. Kestiğim keki ve poğaça tabağını elime alarak yemek odasına geçtim.
Annem ve babamın da burada olduğunu gördüğümde tabakları masaya bırakarak "günaydın." dedim.
Aynı şekilde bana gülümseyerek karşılık verdiklerinde babam elimde tuttuğum tabaklara baktı.
"Çok güzel kokuyorlar." diyerek bana bakan babama tebessüm ettim. Benim yaptığımı anlamıştı galiba.
Masaya tabakları bırakarak yerime oturdum. Herkes tabaklarına kahvaltılık alırken poğaçalar kısa sürede bitmiş. Herkes kahvaltının sonundayken de kekleri yemiştik.
Babam ortaya çıkan göbeğini tutarak "ellerine sağlık kızım." dediğinde "afiyet olsun." dedim.
Annem bana yandan yandan bakarken bakışlarımı ona çevirdim.
Bana eliyle olmuşlar gibi bir işaret yaptığında yüzümdeki tebessüm daha da büyüdü. Biraz diken üstünde oturduğumu farketmiş olmalıydı. Tadına bakmadan masaya bıraktıktan sonra yemek masasında yemiş olsam da onların beğenmesi önemliydi. Annemden onayı aldığıma göre artık rahattım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
DaLıYoRuM
Acciónasker ve yeni aile kurgusu Barın elindeki çakıyı incelerken "fazla ses yapıyorsun. Dikkat et." diyerek konuştu. Ses falan yapmıyordum. Askerdim ben. İstese de duyamazdı ki beni. Bu konuyu es geçerek ona dürüst olmayı seçtim. Onları araştırmıştım. Ai...