Uyandığımda yatağımdaydım, yataktan doğrulurken boynum hafiften sızlayınca kısık sesle inledim.
"İyi misin?" Abimin merakla bana bakan gözlerine gözlerimi kapatıp açarak cevap verdim.
"Aptallıktı nasıl izin verirsin? Ya seni öldürseydi.." Elena panikle konuşurken yerimden kalktım.
"Birşey yok zaten uyuyup uyandım gibi bir şeydi." Etrafa bakarken uzayı göremedim.Ayşe bana sıkıca sarıldı.
"Kızım öleceksin sandık ne demek uyuyup uyandım." Benden ayrıldığında güldüm.
"Hadi ama öldürmek istese zaten ölürdüm." Bartuya baktığımda konuştu.
"Pars gitti." Ne demek gitti? "Eskisi gibi koruyacak sana görünmeden." Aykut sinirle konuştu.
"İsapet olur." Arkama sinirle dönerken hepsine sinirle baktım."Ondan bunu ben istedim, yapmak istemedi fakat zorladım gördüğünüz gibi de güvenmekte hata yapmadım neyin siniri bu?" Herkes cevapsız kalırken hızla odadan çıktım.
Bartu da peşimden geldi.
"Seni sevmezdim, korkak olduğunu düşünürdüm." Güldü. "Yanılmışım." Ona döndüm.
"İceridekiler gibi düşünmüyorsun değil mi?" Hayır dedi.
"Pars orada seni öldürebilirdi ama kendine hakim olma çabasını gördüm." Dişlerini geçirirken bile nazik olduğu aklıma geldi."Pars en güçlü olduğu için avlanması da bir o kadar acımasız." Tahmin etmek bile istemiyorum.
"Senin yanında iken tok olsa bile kanının kokusuna dayanamıyor, buna rağmen sana bunu yansıtmadı." Evet gözleri neredeyse her zaman kırmızı fakat hiç zarar vermeye çalışmadı veya korkutmadı..
"Senin güvenliğini bu zamana kadar o sağladı." Ne? Nasıl yani.."Sen doğduğun andan beridir seni izliyor, en ufak tehlike durumunu sen farketmeden halletti." Koltuğa oturup anlatmaya devam etti.
"Onun tek zaafısın ve bu sen doğduğun andan beridir geçerli." Gözümden bir damla yaş aktı, bunu yeni öğrenmem haksızlık değil mi?"Ben parsın seni sadece bağ için koruduğunu sandım fakat sana olan bakışlarından sonra bunun basit bir bağ olmadığına ikna oldum." Gözleri ile beni işaret etti.
"Senin içinde aynı durum, onun rüzgarına kapılıp gidiyorsun." Kalp ritmimi bozuyordu bu doğru fakat gerçekten ondan hoşlanıyor muyum? Cevabı çok basit değil mi.."Pars bir süre yanına yaklaşmaz çünkü seni herkesten korumak isterken kendinden koruyamadığını düşünüyor." Kaşlarımı çattım.
"Ama bunu ben istedim.." Bartu yerinden kalktı.
"Evet fakat kendini suçlamasına engel değil, onunla konuşman gerekiyor." Başımı salladım.
"Hemde hemen." Bartu sırtımı sıvazladı.
"Kendini tehlikeye sokarsan karşına çıkar." Ne?"
"Mesela denizde boğulmak gibi." Biraz düşündü ve konuştu."Senin yükseklik korkun vardı değil mi?" Nereden biliyorsun demeden parsın bahsettiğini söyledi.
"Ne yapman gerektiğini biliyorsun." Abimler odadan çıkarken kısık sesle konuştum.
"Onları ikna et parsın suçsuz olduğuna, gerisi bende." Bartu başını sallarken elime taksi için para verdi.
Ceketimi askılıktan alıp hızla evden çıktım.Ormanın çıkışına doğru yürürken yapacağım şeyin delilik olduğunu haykırıyordu beynim.
Ormandan sonunda çıktığım da hemen taksiyi durdurup binerken Bartu da yanıma bindi.
"Gökdelenin tepesine tırmanarak zor çıkarsın." Ona kötü kötü bakarken Bartu adresi verdi.Sonunda geldiğimiz de taksiden indim, Bartu da yanıma gelip beni tuttu.
"Korkma sadece saniyelik." Daha ne bile diyemeden Bartu beni alıp Göktelenin zirvesine attı.Çığlık atarken ayaklarımın zemine basması ile rahat nefes verdim.
Etrafa baktığımda dizlerim titredi.
"C-cok yüksek." Beynimde uzayın sesi yankılandı.
"Yapma." Başımı salladım. "Başka türlü gelmeyeceksin." Aşağıya bakarken yutkundum.Bulutların üstündeydim resmen.. tamam ada sorun yok.
"Ölmeme izin verme." Bunu dedikten sonra gözlerimi kapatıp kendimi aşağı bırakırken çığlık attım.
yere çok az kala birisi beni kucağına alıp insanlardan uzak bir yere götürdü.