Nefes almak için dudaklarımı araladım ama daha çok boğuldum.
Kaldıramıyorum artık.
O kadar çok şey yaşadım ki artık kaldıramıyorum.
Tekrar dizime çaresizce yumruk attığımda tüm gücümü kullandım.Çok az, çok aşırı az bir sızı hissettiğimde kapı da eş zamanlı olarak kırıldı.
...
Uzay beni görür görmez yanıma gelirken ben hala şok içerisinde bacağıma bakıyordum.
Uzay birşeyler söylüyordu, tahminimce bana kızıyordu.
"Hissettim..." Sesimi kendim bile zor duydum.
"Ne hissetmesi? Sen bizi duyuyor musun?" Eylül'ün konuşması daha burada olduğunu yeni farketmeme neden oldu.
Biraz daha etrafa göz gezdirdiğim de Elenayı da farkettim, kapının orada durmuş içeri girmek yerine meraklı gözlerle bana bakıyordu.
Uzay meraklı gözlerle bana bakarken yüzümde bir gülümseme oluştu.
"B-bacağımı hissettim..." Uzay duyduğu cümle ile beni yerden kaldırıp yatağa oturttu.
Uzay kenara çekilip yerini Eylül'e bırakırken gözlerini üstümden çekmedi.Eylül yere çökerek ayağımı kontrol ederken sadece uzaya bakarak rahatlamaya çalışıyordum.
"Sandığımdan daha hızlı iyileşiyor..." Eylül kendi kendine mırıldandırken heyecandan ellerim titredi.
Eylül yerden kalkıp yüzünde ki gülümseme ile bana baktı.
"Ayağa kalkman için egzersizlere başlayalım, böyle devam ederse en az beş aya ayağın düzelecektir." Beş ay?Kötünün iyisi dedikleri bu muydu, gerçekten hayal kırıklığı.
Uzay sessizliğini korurken tepkisini gözlerinden okumaya çalıştım ama bir duygu göremedim.
Mutlu muydu, üzgün mu yoksa benim gibi hayal kırıklığı içerisinde mi bilmek istiyorum.Elena içeri girip sıkıca bana sarıldı.
"Onun beyninde ki hasarla fazla yaşayacağını sanmıyorum, şunu da unutma sen hasarlı birisi değilsin." Kulağıma fısıldayıp benden ayrıldı ve uzayla bakıştılar.
Elena sanki izin alırmışcasına uzaya bakarken uzay gözlerini kapatıp açarak onu onayladı.Elena büyük bir hız ve sinirle odadan çıkarken Eylül de peşinden koşarak gitti.
"Hey nereye?" Kalkıp peşlerinden gitmeyi çok isterdim.
Uzay yanıma gelerek beni kaldıracağı sırada engel oldum."Ömrü boyunca yürüyemeyecek bir kızın ayağa kalkmasını bekleyerek ona hizmet edecek, ne kötü kader ama."
Bu sözlerden sonra uzayın bana yardımcı olması sadece canımı yakacak.
Uzay bir sorun olduğunu anladığı için ayaklarımın altına diz çöktü.
Neden bunu yapıyor? Yatağa oturmak varken dizlerinin üstünde durarak oturması hiç içime sinmiyor.
"Sorun ne?" Adım kadar eminim ki sorunun ne olduğunu biliyor, sadece benden duymak istiyor.
"Ben çok yorgunum, uyumak istiyorum." Yatakta geriye doğru sürünürken uzay beni kolayca eski yerime çekti."Sorun ne dedim!" Sesi bastırmak istediği öfkesinin bir tınısı olarak sert çıktı.
Biliyordum bu sinir bana değildi fakat bu uzaya herşeyi anlatacağım anlamına gelmiyor.
Dışarıdan bağırış sesleri gelmesi ile uzaya değil de kapıya bakmaya başladım, cidden gidip bakmayı çok istedim.
"Kimsin sen?" Uzayın sorusu ile tekrar ona dönerken kaşlarımı çattım.
"Ne?" Uzay tekrardan sorusunu tekrarladı."Ada... Ada Altuğ." Bu soruyu neden sordu ki? Uzay ellerimi tutarak güven verircesine sıktı.
"Kendi ağzınla söyledin." Neyi diyerek yanıtladım.
"Kendini tanıtırken hasarlı olarak tanıtmak yerine ada olarak tanıtıyorsun." Cümlenin devamını tane tane ve son kez söylüyormuşcasına tekrarladı."O halde neden birisi sana hasarlı dediğinde bu kadar üzülüyorsun, sen kendini o konuma koymazken başkasının ne dediğinin ne önemi var.
Sonradan hasar denilen şeyin bir anı olarak aklımızda kalacağı bu günler olarak sadece bu anlamda hasar bırakabilir.
Sadece bu anlamda eskiye doğru kötü bir iz bırakabilir.
Eğer bir hasar var diyorsan buna sadece geçici hasar diyebiliriz.
Beş ay, beş ay sonra bu hasarın baş harfinden bile eser kalmayacak.