Hasarlı

1K 53 8
                                    

Ray ve Ayşe'nin ölümü senin yüzünden aramızda olmaması...
Yemin ederim ki bu yaptıklarının bedelini ödeyeceksin!

...


Sabah olduğunda ayağımda ki alçı ve belimde ki sargı yoktu.
Ben uyurken ne kadar çok şey oluyor öyle? Hissetmiyorum hatta duymuyorum bile.
Son zamanlar da fazla mı derin uyuyorum acaba?
Hadi ama ada bunları boşver, baksana ayağın iyileşmiş.
Sevinçle sağıma baktığımda uzayı göremedim.
"Sabah sabah nereye gider ki?" İçimde ki ses avlanmaya diyerek beni yanıtladı.

"Pekala o zaman hazır yanlız iken ayağa kalkmayı deneyebilirim." Alçıyı bu kadar erken çıkarttıklarına göre kesinlikle bacağım eskisinden bile iyi olmalı.
Yüzümde ki gülümseme ile bacağımı oynatmayı denedim fakat olmadı.
Kaşlarım çatılırken derin bir nefes alıp bacağımı elimin yardımı ile yere indirdim.

"Yapabilirsin ada." Tekrar derin bir nefes alarak ayaklanmayı denedim fakat kendimi büyük bir gürültü çıkartarak yerde bulmam saniyeler sürdü.
Bu neydi şimdi? Neden ayağa kalkamadım?
Sol bacağımı hissediyorum ve onu oynatabiliyorum fakat sağ bacağım?

Herkes gürültüyü duyar duymaz odaya koşarken gözlerim sadece Eylül de kaldı.
"Ada iyi misin?" Bu soruları görmezden geldim.
"Neden sağ bacağımı hissetmiyorum?" Sesim soğuk çıktı.
Duyacağım cevaptan korkuyordum belki de.

"Bebeğim hadi gel seni yatağa yatıralım bunları sonra konuşur-" bağırarak onu böldüm.
"CEVAP VER." Bir geçiştirme cümleye bile tahammülüm kalmadı.
Gerçek neyse bilmek istiyorum, hemen şimdi.
Bartu yanıma eğilip önüme düşen saçları düzeltti.
"Şuan değil." Sinirden gözlerim doldu.
Böyle yaparak beni daha çok korkutmak dışında birşey yapmıyorlar.

Birşey dememe izin vermeden Atakan yanıma eğilip beni kolayca yerimden kaldırdı ve yatağa oturttu.
Elenanın dolu gözleri, atakanın titreyen elleri ve bartunun gözündeki endişe daha çok sinirimi bozuyordu.
"Ben sana yemeğini getireyim." Eylül kaçmak istercesine odadan çıkacakken hayır yanıtı ile onu durdurdum.
"Hayır gerçeği söylemeden bir lokma yemek yemem." Eylül pes edercesine arkasına döndüğünde diğerlerine kaçamak bir bakış atıp hemen bana döndü.

"Bak sen ayağın-" cümlesini yarıda bölen içeri giren uzay böldü.
"Bence sen pars ile bunu konuşsan daha iyi olur." Eylül odadan çıkarken Bartu da alnımdan öperek odadan çıktı.
Atakan ve Elena da onları takip etti.
Odada yanlız kaldığımız da uzay yanıma oturmak yerine dizlerimin altına çöktü.

Onu kaldırmak için elimi uzatacağım sırada iki elimi sımsıkı tutup dudaklarına götürdü ve öptü.
Neden bu kadar hassas davranıyor? Korkuyorum.
"Sakın ağlama." Gözlerim şimdiden doldu.
"Gözünden akan her şey beni daha çok öldürüyor, bunu bana yapma." Yüzünde ki bitmiş ve yorgun ifade ona tamam demem için yalvarıyordu.
"Peki..." Yapamayacak olsam da deneyebilirdim.
Ne duyacağımı bilmiyorum fakat yine de onun karşısında ağlamayacağım en azından.

"O gün aykutu kurtarmak için yaptığın hamle ile ayağından hasar almıştın." Başımı onu onaylarcasına salladım.
Uzayın gözünden akan yaşı görür görmez ellerimi onun ellerinden kurtarıp göz yaşını sildim.
"Ama ağlama..." Ellerim uzayın yüzünde gezerken buruk gülümsemesi içimi sızlattı.
Duyacağım şey benden çok onu üzmek yerine öldürüyor gibi.

"O hasarın üstüne and-" söylerken gözlerini kapatıp derin nefes aldı.
Sinirlendiğini ve kendini zor kontrol ettiğini hissediyordum.
"Andrea o ayağının üstüne bastı sonra." Canımın ne kadar yandığını hatırlamak bile istemiyorum.
"Sen buna rağmen ayağını zorladığın için ayağında ki sinir koptu." Hayır anlamında başımı salladım.
Devamını duymak bile istemiyorum.
"Uzun bir süre bacağını kullanamayacaksın." Bunu söylerken sesinin titrediğini farkettim.

Vampirin Gölgesinde Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin