-Esaret...-

286 14 39
                                    

Umarım beğenirsiniz. Keyifli okumalar..

********************************************

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

********************************************


Sadun'dan...

Beyaz duvarlarda gezdirdi ruhsuz bakışlarını. Artık üzerine sinmiş hastane kokusundan bile tiksinecek dermanı yoktu. Yeşil gözlerinin ışığı sönmüş, kalbi ise sadece bir kabuktan ibaret kalmış bedeninin nefes almasını sağlıyordu.

Yoğun bakım kapısı açıldığında ağırca başı o tarafa döndü. Tanıdık yüz acıyan bakışlarla onu süzüp koridora döndürdü bedenini. Konuşmak, o nasıl demek istese de dudaklarında bir mühür vardı sanki.

Hemşirenin gidişiyle yine sessizlik çöken koridorda elleri yumruk olmuş halde dalgınca beyaz duvarı izleyerek oturdu. Omuzlarında binlerce yük, kalbinde dinmeyen bir sızı vardı. Aldığı nefesler onun yokluğunda zehir gibiydi. Günden güne ölen ruhunu ise kurtaracak tek şey onun kendine has kokusuydu. Aylardır hasret kaldığı varlığına kavuşmak için yanıp kavrulsa da Alpay Karayel'in zekâsı karşısında güçsüz kalmıştı Sadun...

Kaç dakika geçti bilmiyordu. Sessizlik bir çığ gibi büyüdüğü vakit koridorun başında adım seslerini işitti. Kaskatı halde duran bedenine rağmen yine aynı sakinlikle başını o tarafa çevirdi. Seyit yanında minik adımlar atan İlkay ile ona doğru geliyordu. Yüzlerinde garip bir ifade vardı. Yerinden hafifçe doğrulup yorgun yeşillerini Seyit'in kahve gözlerine sabitledi. Beklediği haberi duymak için yüreği bir kuşun kanat çırpması kadar hızlı çarparken Seyit gelip ağırca Sadun'un yanına oturdu. Elini omzuna atarken bir kaç defa üst üstte yutkundu. Söyleyeceği şeyin ağırlığı canını sıksada ondan hiç bir şey gizlemek istemiyordu.

"Cemal Bey Lavin ile ilgili bir gelişme olduğunu söyledi . Sanırım yerini bulmuş."

Sadun hızla ayağa kalkarken içi içine sığmıyordu. Kokusuna hasret kaldığı Efulisine sonunda kavuşacak olmak aklını kaybetmesine neden olacak gibiydi.

"Neredeymiş Lavin Seyit? Gidip alalım hemen. Bensiz kim bilir ne hâldedir güzel sevgilim."

Son cümlesinde sesi titreyip gözleri dolsa da titreyen ellerini umursamadan Seyit'in kollarına sarılıp onu kaldırmaya çalıştı. Genç adam yanında artık büyümüş olan karnını tutan karısına bakıp derin bir soluk çekerek zorlukla ayağa kalktı. Elini Sadun'dan kurtarıp omuzlarına avuç içlerini bastırdı. Söyleyeceği şey sonrası arkadaşının yıkılacağını bilsede Lavin'i hasarsız bir şekilde o adamdan almak için başka çareleri yoktu.

"Cemal bey'in Lavin'in yerini söylemek için bir şartı var Sadun."

Sadun karmaşık bir ifade ile karşısındaki adama bakarken içini bir anda kaplayan his ile nefes alamadığını hissetti. Bir el sanki boğazını sıkıyor, onu yaşarken öldürmek istiyor gibiydi.

YEGÂNE...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin