-Yuvasına Kavuşan Kırlangıç Kuşu...

281 15 56
                                    

 Keyifli okumalar dilerim..


*********************************

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

*********************************


Lavin'den...

Gece tüm ihtişamıyla karşımdaydı. Ellerim sızlamaktan zorlukla nefes aldığım karnımın üzerinde, bakışlarım ise yıldızların süslediği mor rengin ahenkle dans ettiği gökyüzündeydi. Yaşlar yüzünden kızaran yanaklarımı umursayacak halde bile değildim. Beynim kazan gibi, ruhum yorgundu. Düşündükçe kalbime ucu keskin oklar saplanıp beni nefessiz bırakıyordu. Ben bu ihaneti hak edecek ne yapmıştım? Sevdiğim, yüreğini evim bellediğim adamın yüzünü başkasına dönmesi için nasıl bir suç işlemiştim ki, karnımda onun çocuğu ile bir başıma bu esarete mahkûm olmuştum....

Cevabını bekleyen çok fazla soru olmasına rağmen benim bu gece gördüğüm görüntüden sonra Sadun'a tek kelime edecek dermanım kalmamıştı. Kalbim binlerce parçaya ayrılmıştı da sanki artık tamiri mümkün değilmiş gibi hissediyordum. 

Bir yanım ise derin bir öfke deryası içine hapsolmuş gibiydi. Bana karşı bu kadar zalim olan kadere karşı sitemkârdım. Mutlu olmama izin vermeyen herkese karşı nefret doluydum. Belki de en çok kendime...

Birine tüm kalbimle güvenerek çıktığım bu yolda sırtıma aldığım keskin bıçaklar bana yaşamayı bile haram kılıyordu. Artık sınırımdaydım. Lakin karnımda günden güne büyüyen can, bana yaşamak için bir umut ışığıydı...

Gün doğumuna kadar o koltukta oturup sessizliğe sığınarak dışarıyı izledim. Bu evden kurtulmak için harcayacağım enerjim dahi tükenmişti sanki. Umutsuzluk hissi dört bir yandan kuşatmış, aldığım nefesleri dahi zehrediyordu. Sabahın ilk ışıklarıyla kapım usulca tıklatıldı. Bu saatte uyanan tek kişi vardı. Sıkıntı ile oflayıp tutulmuş bedenime rağmen ayağa kalktım. Kilitlediğim kapının arkasına gidip derin soluklar hapsettim içime. Benliğimi saran tüm öfkeye rağmen tutulmuş bedenimle usulca koltuktan kalkıp tutuk adımlarla kapıya doğru ilerledim. Dün gece odaya girer girmez kilitlediğim kapıyı aralayıp karşımda duran kıza baktım.

"Günaydın Lavin Hanım."

"Günaydın Derya. Erkencisin bugün."

Hafifçe başını sallayıp elinde tuttuğu kıyafeti uzattı bana. Gözlerimi öfke ile devirip artık 6 aydır rutin haline gelen görevimi yapmak üzere elbiseye uzandım. Alpay denen ruh hastası her sabah Beren hanıma ait kıyafetlerden birini giymem için gönderiyordu. Eğer ki inatlaşıp reddedersem tüm gün aç bırakıyordu. Artık aklımı kaçırmak üzereydim. Bu hapishane sonum olacak gibiydi.

"İyi bari bugün mavi renk göndermiş sevgili zebanimiz. Kesin masada kahvaltı yapmak için beni bekliyordur."

Yarı güler, yarı öfkeli çıkan kelimelerle Derya minik bir tebessüm ederek yanımdan ayrılıp aşağıya inen merdivenlere yöneldi. Arkasından birkaç dakika dalgınca bakıp kapıyı kapattım.

YEGÂNE...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin