-Merhaba Kızım...

222 8 12
                                    


Düzenlenmiş bölümle sizlerle . Keyifli okumalar...

 Keyifli okumalar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


************************************************

"Kalbimin içerisinde sen varken her şeye katlanabilirim...

Milena'ya Mektuplar, Franz Kafka"

Sadun'dan...

Günler sonra yine bir hastane odasında keder dolu bir bekleyiş içerisindeydim. Bu sefer yatakta yatan tam altı aydır özlemiyle yanıp kavrulduğum kadının gözlerini açıp bana bakmasını sabırla bekliyordum. Bakışlarım solgun yüzünde aheste bir tavırla gezerken sağ elim usulca havaya kalktı. Beyaz çarşaflar üzerinde duran ince uzun parmakların üzerinde ürkek bir halde parmak uçlarımı gezdirdim. Ona dokunmaktan ilk defa çekiniyordum. Sanki Lavin kırılacak bir varlıktı ve ben dokunduğum anda parçalara ayrılıp tuzla buz olacak gibiydi. Aylardır kokusuna, tenine hasrettim. Fakat o kapı eşiğinde yüreğimi mesken bellemiş özlem hissiyle onu süzerken gördüğüm görüntü ile şok olmuştum. Aklımın ucundan geçmeyecek bir resimdi tam karşımda ki. O hamileydi....

Onunla birlikte olduğum anların hatırası hala tazeydi. Karnında ki bebek bana aitti en ufak şüphem dahi yoktu. Ama Lavin'in rahatsızlanması ile Gürcü'nün zorla bir arabaya bindirmeye çalıştığı Alpay denen ruh hastasının son sözleri hala zihnimin duvarlarındaydı.

"O benim kızım. Ona dokunmayı aklından bile geçirme Sadun..."

Titreyen elimi onun elinden çekip hızla yüzüme attım. Defalarca kez aldığım soluklar beni yatıştırmadı bile. Babamın beni yaralamak için ettiği sözlere Lavin'in sürekli maruz kaldığını düşünmek delirmeme neden oluyordu. Kendimde dahil herkesi yakıp yıkmak istiyordum. İçimde büyük bir öfke vardı. Şu an bu odada bu kadar sakin oturuyorsam sebebi, sevdiğim kadının tüm yaralarıma şifa olan varlığıydı. Onu tekrara kaybetmeye dayanamazdım. Onsuz geçireceğim tek bir güne daha tahammülüm yoktu...

Dün gece sahte nikah sonrası kayıplara karışan Gürcü'yü bulmak için Seyit abiyle neredeyse tüm şehri talan etmiştik. Hiç tahmin etmediğimiz bir mekandaydı Gürcü. İlk karşılaştığımız barda tek başına oturuyordu. Bakışları ise tavana çizilmiş bir çift gözün üzerindeydi. Yanaklarından süzülen yaşlara rağmen elindeki bardaktaki sıvıyı içiyor ve sessizce bir şeyler mırıldanıyordu. Ona yaklaştığım vakit hiç tahmin edemeyeceğim bir hadise gerçekleşti. Gürcü adım sesim ise tavandaki bakışlarını çekip benim geldiğim noktaya döndü yüzünü. Beni gördüğünde ilk birkaç saniye şaşkınca yüzüme baktı. Sonrada sanki şişelerce içkiyi içen o değilmiş gibi atik bir hareketle ayağa kalkıp sarsak adımlarla bana doğru ilerledi. Nasıl bir tepki vermem gerektiğini bilemezken asıl şoku bana sarılıp seslice ağladığında yaşadım. Ellerim bedenimin iki yanında şok içinde sallanırken o sarsılarak ağlıyor ağzından ise tek kelime çıkıyordu...

YEGÂNE...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin