-Geçmişin Yükleri Omzumda Asılı Hala..-

444 21 0
                                    


Düzenlenmiş yeni bölümle karşınızdayım. Keyifli okumalar dilerim...


*********************************

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

*********************************


Eve vardığımda gece üçe geliyordu. Yorgunluktan adım atacak halim olmamasına rağmen, bahçede resmen bedenimi sürükleyerek ilerliyordum . İçeri sessizce girip bana verilen odaya doğru ilerledim. Pili biten bedenimi odaya sokup kapıyı kapattığım anda, o lanet evden beri içimde bir irin misali tuttuğum ne varsa sessiz bir hıçkırıkla dışarı çıkarken, aksak adımlarla ilerleyip kendimi bir çuval misali yatağa bıraktım. Bugün belki de ilk defa güçlü durmayı bırakmak istiyordum. Bir kez olsun doya doya ağlamak ve yüreğimde ağırlık yapan hayal kırıklığı hissinden kurtulmak istiyordum. Neden insanlar karşısındakinin de bir kalbi olduğunu, bir gururu olduğunu unutup ayaklarının altında un ufak ediyorlardı. Yıllar yılı gördüğüm bu hor görülme, yok sayılma nedendi? Niye onunda aslında normal bir insan olduğunu, sadece onlardan kilo olarak fazla bir bedene sahip olduğumu kabul etmek bu kadar zordu?

Ne kadar süre orada içi çıkana kadar ağladım bilmiyordum. En azından şimdi ruhen daha iyi hissediyordum. Sanki beni yaralayan her bir his, gözyaşları ile akıp gitmişti. Burnuma gelen üzerime sinmiş yemek kokularından rahatsız olarak duşa girmek amacıyla banyoya adımladım. Ilık duş bedenimden kayıp giderken biraz daha rahatladığımı hissediyordum. Duştan çıktıktan sonra yatmak için saate baktığımda 3 buçuğa geldiğini gördüm. İçimde hala yerli yerinde duran sıkıntı nedeniyle uyuyamayacağımı anlayınca bahçede biraz oturmak istedim. En azından temiz hava biraz olsun uykumun gelmesine yardımcı olur diye düşündüm. Ağır adımlar atarak, bahçeye çıktığımda derince temiz havayı ciğerlerine çekip soludum. Kesinlikle şimdi çok daha iyi hissediyordum. Sessizlik ve hafif esen rüzgâr ruhuma aradığı huzuru vermişti sanki.

Başımı kaldırıp gözlerimi bir süre yıldızların donattığı gökyüzünde gezdirdim . Sonra aniden gelen acı bir fren sesiyle korkuyla irkilerek arkamı döndüm. Sadun Bey'in arabasını evin önüne gelişi güzel park ettiğini gördüğümde şaşırmadan edemedim. Zira bugün nişanlısının yanında kalır diye düşünmüştüm. Arabadan seri hareketlerle inen adamla bakışlarımız kesiştiğinde gözlerim şaşkınlıkla büyüdü. Sadun Bey çok şey duruyordu. Dağılmış gibi...

Üstelik beni gördüğü anda yüzündeki telaşlı ifadenin yerini rahatlamış bir tebessüme bırakmıştı. Bu hali bana bir an garip gelmişti. Birkaç saat önce beni kırıp paramparça eden adamdan eser yoktu sanki. Sadun Bey büyük adımlarla benim olduğum tarafa gelirken kalbim göğsümü dövmek ister gibi hızlı atıyordu. Lakin bu hızlı atma heyecandan mı, yoksa karşımda hızlı adımlarla yanıma doğru gelen adamın bu tuhaf halinden mütevellit bir gerginlikten mi kaynaklıydı onu bilemiyordum işte. Sadun Bey karşıma geçtiğinde daha ne olduğunu bile anlamadan beni gövdesine hapsedip kollarını belime sardığında afallayarak ellerim havada kalmıştı. Şu hayatta en son hayal edeceğim şey onun sıcak göğsünde başım yaslı bir şekilde durmaktı. Anın gerçekliğini bile kabul edemeyen bünyeme Sadun Bey'in boğuk sesi adeta bir şimşek etkisi yaratmıştı.

YEGÂNE...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin