-Boynumda Asılı Duran Prangalar...-

292 13 12
                                    

Keyifli Okumalar Dilerim...


******************************************************************

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

******************************************************************


Sadun'dan..

Şu hayatta hep en korktuğum şeylerle sınandım ben. Küçüktüm. Annemin tek bir tebessümüne hasret iken bir sabah sessiz sedasız çıkıp gitti hayatımdan. Sanki hiç var olmamış, sanki hiç kolları arasında "Canım Oğlum" diyerek uyutmamış gibi o soğuk hissiz evde gencecik yaşında bir başına o koca odada yumdu gözlerini...

Yıllarca annemden başka bir kadının hayatımda değerli olacağına inanmadım hiç. Sonra bir gece önümde geçmişimin en güzel anılarından biri olan bir tabak vişneli kurabiye belirdi. Tadı hatırladığımdan daha güzeldi. Sonra bu şaheseri yapan ellerin sahibiyle tanışmak istedim. Mutfakta başı eğik duran gece kadar siyah saçlara sahip o kadın toprak rengi gözlerine tüm ruhumu hapsetti.

Onun tek bir bakışı yaşadığım evin soğuk duvarlarına gün ışığını getirdi. Kahkahası yalnızlıkla sınandığım bu eve nefes oldu. Ve ben tam ona kavuştuğumu sandığım bir sabah yine kaybettim onu...

Şimdi aylar sonra aniden karşıma çıktığı yerde hiç ummadığım birinin yanında , kardeşimin kolları arasındaydı. Ona adım atmak istiyordum lakin tam kalbinin üzerinde duran o ışık beni engelliyor elimi kolumu bağlıyordu. Aramızda aşılması gereken sadece 10 adım vardı. Fakat ne onun bu adımları atmaya , ne de benim ona koşup sarılmaya gücüm vardı. Önce toprak rengi gözlerini çekti benden. Yüzü hissizce Serdar'a döndü. Sahte sayılabilecek bir tebessümle ona bakarken içimde kopan fırtınanın haddi hesabı yoktu.

Aniden ışıklar söndü loş bir ortamda Serdar'ın elleri arasında hapsolmuş minik beyaz elleriyle indi merdivenleri. Gözleri bana bir kez bile değmezken ben kaskatı kesilmiş bedenimle onu ve salonun ortasına doğru adımlayan kardeşimi izledim. Hafif müzik sesleri arasında ilk danslarını yaparlarken ellerim benden bağımsız yumruk olmuş , göz pınarlarıma doluşan yaşlar akmak için fırsat kollar olmuştu...

"İnsanın kalbi hissettiği acıdan tam ortadan ikiye bölünür gibi oluyor değil mi?"

Babamın çok yakınımdan gelen sesiyle yüzüm sakince ona döndü. Yüzünde zafer kazanmış birinin rahatlığı vardı. Ona öfke duyacak kadar bile içimde sevgi kalmamıştı sadece derin bir öfke tüm kanımda delicesine akıyordu.

"Senin bir kalbin var mıydı ki acı hissedesin?"

Sakince ona cevap verip yüzümü tekrar salonun ortasında dans eden çiftte döndüm. Bir süre ses gelmedi. O bana cevap vermedikçe kendimi rahatsız hissettim. Bakışlarım ona döndüğünde onun dalgınca Lavin'i izlediğini fark ettim. Gözlerinde ki parıltı çok farklıydı. Sanki karşısında nadide bir elmas vardı ve babam onu kaybetmek istemiyor gibi garip bir ifade ile bakıyordu.

YEGÂNE...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin