-Arafta Asılı Kalan Ruhlar..-

372 14 0
                                    


Keyifli Okumalar Dilerim :)


*********************************

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

*********************************


Yol önümüzde sessizce akıp gidiyorken aramızda aşılması zor duvarların getirdiği soğukluk vardı. Anın sıcaklığı ve özlemin bizde yarattığı tahribatla birbirine kavuşan bedenlerimiz Seyit abi ve Asiye ablanın gelişiyle sekteye uğramıştı. Sadun Bey kendi arabasını Seyit abiye vererek beni zorla kırmızı pikaba bindirmiş yayla evine doğru son sürat gidiyorduk.

"Daha ne kadar sessizliğinle cezalandıracaksın beni?"

Onun sesi aramızdaki bu durgunluğa son verdiğinde bakışlarım onu buldu. Yeşil harelerinde tedirgin bir ifade vardı. Sorduğu soruyla ilkin bir kaç saniye duraksadım. Daha sonra gözlerimi yeşil irislerinden çekip olağanca hızıyla yağan yağmurun camda bıraktığı damlalara çevirdim.

"Sizi cezalandırmıyorum ben. Olması gerektiği gibi davranıyorum.."

"Olması gereken neymiş Lavin Hanım ?"

Kızgın sesiyle ellerimi birbirine kenetledim. Bir kaç saat önce fütursuzca onun kollarına sokulup kokusunu içine çeken biri olarak ne söylesem saçma olacaktı biliyordum fakat beni aylar önce sadece bir mektup ile bırakıp giden birine farklı davranmam söz konusu bile olmazdı.

"Ben sizin çalışanınızım. Ona göre davranalım. Doğrusu bu çünkü.."

Araba aninden fren yaptığında korkuyla yüzüm ona döndü . Aldığı hızlı soluklarla arabadan indiği vakit göğsüm o kadar hızlı çarpıyordu ki bu yüzden ellerim bile titremeye başlamıştı. Biraz sakinleşince kayalıkların kenarın da ileri geri volta atan adama baktım durgunca. Yağmur yağıyordu ıslanıp hasta olmasından tedirgin olarak usulca arka koltuğa uzandım ve siyah deri cekete uzandım.

Göğsüme bastırdığım ceketle ürkek bakışlarla  arabadan indim. Yanına adımlayıp bana dönmesini sağladım. Ceketini uzatırken bakışlarım o hariç her yerdeydi. O ise almak yerine bakışlarını sakince yüzümde gezdiriyordu. 

"Alın lütfen siz buranın havasına alışık değilsiniz. Yağmur birazdan daha da hızlanacak hasta olmayın."

Dudaklarından sözlerimden sonra kısıkta olsa çıkan kahkaha ile afallayarak bakışlarımı yüzüne çevirdim. Göz pınarlarında biriken yaşlar akmasın diye sanki boş kahkahalara sığınıyor gibiydi.

"Sen alıştın mı yuvasız Kırlangıç?"

Ses tonu bas bas kırgınım diye bağırıyordu. Onun karşımda bu halde olmasına dayanamıyordum ki ben. Ona uzanmak isteyen kollarım , kokusunu içine hapsetmek isteyen ciğerlerim vardı. Tekrar aynı hataya düşmemek için kollarımı bedenime sardım. Üzerim sırılsıklam olmuştu. Bir an önce eve gidip ılık bir duş almak istiyordum. Biliyordum ki bir kaç dakika daha onunla burada yalnız başıma kalırsam ördüğüm her duvar onun tek bir hareketiyle un ufak olacaktı.

YEGÂNE...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin